
10 Kasım’ın Anlam ve Önemi Nedir? 10 Kasım’ın Tarihçesi Nedir, Atatürk’ü Anma Günü Hakkında Bilgiler
10 Kasım Nedir ? 10 kasımda ne oldu ? 10 Kasım Atatürk anma haftası günü
olarak her yıl 10 Kasım saat 09:05 geçe saygı ile atamızı anarız.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Büyük Mustafa Kemal ATATÜRK‘ü
10 Kasım 1938 yılında aramızdan ayrılışını her sene hatırlamak ve
unutmamak amacıyla okullarda ve kurumlar hatta tüm Türkiye ve Türk
milleti bu günü kutlar. Aslında 10 Kasım için kutlamak kelimesi yanlış,
ancak maalesef birçok kişi bunu böyle yanlış kullandığı için doğruyu
anlatmak için aynı kelimeyi kullandık. Büyük Önder Atatürk’ün 10 Kasım
1938’de ebediyete intikal edişi şüphesiz ki Türk milletini derin bir
üzüntüye boğmuştur. Bu sebeptendir ki her sene 10 Kasım günü Atamızın
bize veda edişinin yıldönümünü yaslarla geçiririz. O yüce insanı anar
onun kişiliğini anlatan hayatını anlatan ve onu daha iyi anlamamıza
yardımcı olacak konferanslar ve programlar düzenleriz. 10 Kasım günün
anlam ve önemi bu nedenle çok önemlidir.
Toplumlar, tarihlerine yön veren ve geleceklerini aydınlatan liderlerini
hiçbir zaman unutmazlar. Atatürk’te Türk tarihine yön vermiş, Türk
milletini çağdaş bir toplum haline getirerek ülkemizin geleceğine ışık
tutmuş, bu sayede unutulmaz olmuştur.
10 Kasım 09:05
Atatürk’ün sağlık durumu 1937 yılından itibaren bozulmaya başladı.
Kendisine 1938 yılı başlarında siroz teşhisi konuldu. Avrupa’dan
doktorlar getirildi. Türk ve yabancı doktorların tedavileri sonuç
vermedi. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı Atatürk,
10 Kasım 1938 Perşembe sabahı saat 09:05’te İstanbul Dolmabahçe
Sarayı’nda hayatını kaybetti. Cenazesi büyük bir törenle Ankara’ya
uğurlandı ve Atatürk 21 Kasım 1938 günü Ankara’da yapılan büyük bir
törenle Ankara Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrine konuldu. Bundan 15
yıl sonra da 10 Kasım 1953’te kendisi için yaptırılan Anıtkabir’deki
ebedi istirahatgahında toprağa verildi.
Atatürk’ün Hayatı Kısaca, Atatürk’ün Hayatı Özet
1881’de Selanik’te doğdu. Annesi Zübeyde Hanım, babası Ali Rıza
Efendi’dir. Sırasıyla, Mahalle Mektebi, Şemsi Efendi Okulu, Selanik
Mülkiye Rüştiyesi, Selanik Askeri Rüştiyesi, Selanik Askeri İdadisi,
Harp Okulu ve Harp Akademisi’ne gitti. 1893 yılında Askeri Rüştiye’de
okurken matematik öğretmeni tarafından adına “Kemal” ilave edilerek
Mustafa Kemal adını aldı.
Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’ndan yenik ayrılınca Mondros Ateşkes
Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma uyarınca vatan topraklarının işgalinin
başlaması üzerine Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak
milli mücadeleyi başlattı. Mustafa Kemal, 23 Nisan 1920’de TBMM’nin
açılması ile Meclis ve Hükümet Başkanlığına seçildi. Sakarya Savaşı’nın
kazanılmasının ardından, Gazilik unvanı ve Mareşallik rütbesi ile
onurlandırıldı. Mustafa Kemal, 29 Ekim 1923’de cumhuriyetin ilan
edilmesi ile beraber Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı oldu.
1934 yılında Gazi Mustafa Kemal’e meclis tarafından “Atatürk” soyadı
verildi. Atatürk, gerçekleştirmiş olduğu inkılâplar ile Türkiye
Cumhuriyeti’nin medeni ülkeler seviyesine çıkmasını sağladı. Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938’de
Dolmabahçe Sarayı’nda hayata gözlerini yumdu.
Atatürk’ün hayatı, Türk milleti için adanmış, destansı bir yaşamdır.
İşte, 10 Kasım’lar bu yüzden milletçe tuttuğumuz yasa rağmen; Atatürk’ün
fikirlerinin daha iyi anlaşılması için çaba gösterdiğimiz onun bize
emanetlerini korumaya özen göstermemiz gerektiğini gençlerimize
aşıladığımız günler olmalıdır. Bugün bizler onu her zamankinden daha iyi
anlayarak, düşünceleri daha iyi kavrayarak, bilimin ışığında ülkemiz ve
milletimiz için hayırlı birer vatandaş olma yolunda ilerlemeliyiz.
Çünkü o da tıpkı öyle yapmıştı.
Gözün arkada kalmasın Yüce İnsan… Bizler emanetine gözümüz gibi bakacağız.
10 KASIM ANLAMI VE ÖNEMİ
Atatürk’ü Anma Haftası Atatürk Haftası, her yıl 10-16 Kasım tarihleri
arasında kutlanmaktadır. 10-16 Kasım tarihlerini kapsayan hafta yüce
Türk milletinin fertleri olan bizler için oldukça büyük bir önem taşır.
Zira bu hafta Atamızı bizim için yaptıklarıyla ulus olarak andığımız
önemli bir haftadır. Şimdi konuyu isterseniz biraz açalım: Her ulusun
bir kahramanı vardır. Türk ulusunun en büyük kahramanı Mustafa Kemal
Atatürk’tür. Atatürk, padişahın ilgisizliği yüzünden enkaz haline ve
işgalci devletler tarafından paylaşılan yurdumuzun, yok edilmek istenen
ulusumuzun kurtarıcısıdır. Yüce Atatürk, hayatını ulusunun kurtuluşuna
adayan, dünyada eşine az rastlanan liderlerden biridir. Yurdumuzu çağdaş
ülkelerin seviyesine çıkarmak için gece gündüz demeden çalışmıştır.
Halkın kendi kendini yönettiği cumhuriyet idaresini kurmuştur. Yaşamı
süresince yapmış olduğu devrimlerle, ülkemizi çağdaş ülkeler seviyesine
ulaştırmıştır.
10 Kasım 1938 tarihinde saat dokuzu beş geçe ulu önderimiz Mustafa Kemal
Atatürk hayata gözlerini yumdu. Atamız her ne kadar aramızdan ayrılsa
da yaptığı çalışmalarla, bıraktığı eserlerle, sözleriyle kısacası her
şeyiyle bizlerle birlikte sonsuza kadar yaşayacaktır. Yüce Atatürk ‘ün
yurdumuz ve Türk ulusu için yaptıklarını anlamak ve anlatmak için onu
iyi tanımamız gerekir. Fikirlerinden yararlanılarak geleceğimizin
temelini sağlamlaştırmalı, emanet ettiği Türkiye Cumhuriyetini sonsuza
kadar yaşatmalıyız.
Bu nedenle her yıl 10 Kasım günü Atamızın aramızdan ayrılışı törenlerle
hatırlanır ve bu günde Atatürk’ün vatanseverliği, kişiliği, devlet
adamlığı, fikirleri ve yurdumuzun kalkınmasındaki çalışmaları anlatılır,
yaptıkları kavramaya çalışılır. Onu, her 10 Kasım ‘da fabrikada,
okulda, dağda, bayırda, ovada kısacası çağdaş yaşamımızda hissediyor ve
görüyoruz. Her yıl 10-16 Kasım tarihleri arasındaki, Atatürk Haftasında
Atatürk ün yaşamını anımsarız. Hafta süresince vatanseverliği, kişiliği,
devlet adamlığı, fikirleri ve yurdumuzun kalkınmasındaki çalışmalarını
anlatır, yaptıklarını kavramaya çalışırız.
ATATÜRK’ÜN HASTALIĞI VE ÖLÜMÜ İLE İLGİLİ BİLGİLER
Atatürk’ün ilk hastalık belirtisi 1937 yılında ortaya çıktı. 1938 yılı
başlarında Yalova’da bulunduğu sırada, ciddi olarak hastalandı. Buradaki
tedavi olumlu sonuç verdi. Fakat tamamen iyileşmeden Ankara’ya yaptığı
yorucu yolculuk, hastalığının artmasına sebep oldu. Bu tarihlerde Hatay
sorununun gündemde olması da onu yormaktaydı. Güney seyahati
hastalığının artmasına sebep oldu. 26 Mayıs’ta Ankara’ya döndükten sonra
tedavi ve istirahat için İstanbul’a gitti. Doktorlar tarafından, siroz
hastalığı teşhisi kondu. Deniz havası iyi geldiği için, Savarona
Yatı’nda bir süre dinlendi. Bu durumda bile ülke sorunlarıyla
ilgilenmeye devam etti. İstanbul’a gelen Romanya kralı ile görüştü.
Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık etti. 4 Temmuz 1938’de Hatay
Antlaşması’nın yürürlüğe girmesi Atatürk’ü çok sevindirip moralini
düzeltti.
Temmuz sonlarına kadar Savarona’da kalan Atatürk’ün hastalığı
ağırlaşınca Dolmabahçe Sarayı’na nakledildi. Fakat hastalığı durmadan
ilerliyordu. O’nun hastalığını duyan Türk halkı, sağlığıyla ilgili
haberleri heyecanla takip ediyor, bütün kalbiyle iyileşmesini diliyordu.
Hastalığının ciddiyetini kavrayarak 5 Eylül 1938’de vasiyetini yazıp
servetinin büyük bir kısmını Türk Tarih ve Türk Dil kurumlarına
bağışladı. Ekim ayı ortalarında durumu düzelir gibi oldu. Fakat, çok
arzuladığı hâlde, Ankara’ya gelip cumhuriyetin on beşinci yıl dönümü
törenlerine katılamadı. 29 Ekim 1938’de kahraman Türk Ordusu’na
yolladığı mesaj, Başbakan Celâl Bayar tarafından okundu. “Zaferleri ve
mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferlerle beraber
medeniyet nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusu!” sözü ile Türk
Ordusu’nun önemini belirtmiştir. Yine aynı mesajda “Türk vatanının ve
Türk’lük camiasının şan ve şerefini, dahilî ve harici her türlü
tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni, her an ifaya hazır ve
amade olduğuna benim ve büyük ulusumuzun tam bir inan ve itimadımız
vardır” diyerek Türk Ordusu’na olan güvenini belirtmiştir.
Atatürk 1 Kasım 1938’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış
töreninde de bulunamadı. Hazırladığı açılış nutkunu Başbakan Celâl Bayar
okudu. Atatürk bu nutkunda ülkenin imarı, sağlık hizmetleri ve ekonomi
konularındaki faaliyetleri açıkladı. Bundan başka eğitim ve kültür
konularına da temas edip gençliğin millî şuurlu ve modern kültürlü
olarak yetişmesi için İstanbul Üniversitesi’nin geliştirilmesi, Ankara
Üniversitesi’nin tamamlanması ve Van Gölü civarında bir üniversitenin
kurulması için çalışmaların yapıldığını belirtti. Türk Tarih ve Türk Dil
kurumlarının çalışmalarından duyduğu memnuniyeti açıkladı. Ayrıca Türk
gençliğinin kültürde olduğu gibi spor sahasında da idealine
ulaştırılması için Beden Terbiyesi Kanunu’nun uygulamaya konulmasından
duyduğu memnuniyeti belirtti. Atatürk, ölümüne kadar memleket
meselelerinden bir an olsun uzak kalmamıştı. Atatürk’ün hastalığı tekrar
şiddetlendi. 8 Kasımda sağlığıyla ilgili raporlar yayımlanmaya
başlandı. Bütün memleketi tekrar derin bir üzüntü kapladı. Her Türk’ün
kalbi onun kurtulması dileğiyle çarpıyordu. Ancak, kurtarılması için
gösterilen çabalar sonuç vermedi ve korkulan oldu. Dolmabahçe Sarayı’nda
10 Kasım 1938 sabahı saat dokuzu beş geçe, insan için değişmez kanun,
hükmünü uyguladı. Mustafa Kemal Atatürk aramızdan ayrıldı. Bu kara
haberle, yalnız Türk milleti değil, bütün dünya yasa büründü. Büyük,
küçük bütün devletler onun cenaze töreninde bulunmak üzere temsilciler
göndererek, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusuna karşı duydukları derin
saygıyı belirten mesajlar gönderdiler.
16 Kasım günü Atatürk’ün tabutu, Dolmabahçe Sarayı’nın büyük tören
salonunda katafalka konuldu. Üç gün üç gece, gözü yaşlı bir insan seli
ulu önderine karşı duyduğu saygı, minnet ve bağlılığını ifade etti.
Cenaze namazı 19 Kasım günü Prof. Şerafettin Yaltkaya tarafından
kıldırıldı. On iki generalin omzunda sarayın dış kapısına çıkarılan
tabut, top arabasına konularak, İstanbul halkının gözyaşları arasında
Gülhane Parkı’na götürüldü. Buradan bir torpido ile Yavuz zırhlısına
nakledildi. Büyük Ada açıklarına kadar, donanmamız ve törene katılmak
için gelmiş olan yabancı gemilerin eşlik ettiği Yavuz zırhlısı cenazeyi
İzmit’e getirdi. Burada Yavuz zırhlısından alınan cenaze, özel bir trene
kondu. Atalarına son saygı görevlerini yapmak üzere toplanan halkın
kalbinde derin bir üzüntü bırakarak Ankara’ya getirilmek üzere hareket
edildi. Atatürk’ün vefatı üzerine cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, bakanlar, Genelkurmay Başkam,
milletvekilleri ile ordu ve devlet ileri gelenleri tarafından karşılanan
cenaze, Türkiye Büyük Mîllet Meclisi önünde hazırlanan katafalka kondu.
Ankara halkı da onun cenazesi önünden saygıyla geçerek son görevini
yaptı. 21 Kasım 1938 Pazartesi günü, sivil ve askerî yöneticiler ile
yabancı devlet temsilcilerinin hazır bulunduğu ve on binlerce insanın
katıldığı büyük bir tören yapıldı. Daha sonra Atatürk’ün tabutu
katafalkta alınarak. Etnografya Müzesinde hazırlanan geçici kabre kondu.
Türk milleti daha sonra, bu büyük insana lâyık, Ankara Rasattepe’de bir
Anıtkabir yaptırdı. 10 Kasım 1953’te Etnografya Müzesinden alınan
Atatürk’ün naaşı Anıtkabir’e getirildi. Burada yurdun her ilinden
getirilmiş olan vatan topraklan ile hazırlanan ebedî istirahatgâhına
yerleştirildi.