
Namazların
Farzları – Namazın Vacibleri – Namazların Sünnetleri – Namazın
Müstehabları – Namazın Mekruhları -Namazın Âdâbı – Namazı Bozan Şeyler
Namazların Farzları, Şartları, Rükünleri
Namazların farzları on ikidir. Bunlardan altısı, daha namaza başlamadan önce yapılması gereken farzlardır ki, şunlardır:
1) Hadesten taharet,
2) Necasetten taharet,
3) Setr-i avret,
4) Kıbleye yönelmek,
5) Vakit,
6) Niyet.
Diğer altısı da, namazın başlangıcından itibaren bulunması gereken farzlardır ve şunlardır:
1) İftitah (namaza girme) tekbiri,
2) Kıyam,
3) Kıraat,
4) Rükû,
5) Sücud,
6) Kaide-i ahire (son oturuş).
Bunlara da “Namazın rükünleri” denir. Bunlar namazın aslını ve temelini teşkil ederler.
Yukarda sayılan on iki farzdan başka, namazda “Tadil-i Erkan”a riayet
edilmesi, İmam Ebû Yusuf ile üç İmama göre, farz olduğu gibi,
namazlardan kendi iradesi ile çıkmak da İmam Azam’a göre bir farzdır.
Buna “Huruç bisun’ihi = Kendi isteği ile çıkmak” denir. Bunlarla namazın
rükünleri sekiz olmuş olur. Bunlar da sırası ile açıklanacaktır.
1. Guslü gerektiren bir hâl olursa, yıkanmak; yoksa, abdest almak; su
bulunmadığı veya meşru bir mazeret olduğu zaman teyemmüm etmek
2. Bedeni, elbiseyi, namaz kılınacak yeri her türlü pisliklerden temizlemek.
3. Açılması, görülmesi şer’an caiz olmayan edep yerlerini örtmek.
4. Kıbleye (Kâbe’ye) karşı dönmek,
5. Kılınacak namaz, hangi vaktin namazı ise onu kılmaya niyet etmek.
6. Namazı vakti girince kılmak
7. Kıbleye döndükten sonra, namaza,Alalhü Ekber diyerek başlamak.
1. Namazda ayakta durmak (kıyam)
2. Namazda Kur’an okumak (kıraat)
3. Kur’an okuduktan sonra eğilmek (rükû)
4. Secdeye kapanmak
5. Namazın sonunda oturmak.
·Namaz Allah-û Teala’ya yapılan en büyük ibadet ve niyazdır.
·Allah’ın huzuruna çıkılırken maddi-manevi, görünür-görünmez bütün
pisliklerden, kirlerden bedenimizi, elbisemizi, namaz kılacağımız yeri
temizlemek şarttır.
·Kadın erkek her müslümanın karanlıkta ve tek başına da olsa, namaz için
örtünmeleri farzdır. Erkeklerin örtmeye mecbur oldukları edep yerleri
göbek altından diz kapaklarına kadardır.
·Kadınlar namazda yüz, el ve ayaklardan başka her yerlerini örterler.
·Namazda kıbleye dönmek farzdır. Zaruret olmadıkça, namaz içinde göğsü kıbleden başka tarafa çevirmek namazı bozar.
·Kıblenin hangi tarafta olduğunu tayinde şüpheye düşen ve şüphesini
gideremeyen kimse, en çok kıble sandığı tafa dönüp namazını kılar.
·Namaz içinde kıblenin farkına varırsa, yüzünü o cihete çevirerek namazı tamamlar.
·Her namazın belli bir vakti vardır. Vakit girmeden namaz kılınamaz.
·Namaza başlarken niyet etmek de farzdır. Niyetsiz namaz sahih olmaz.
· Niyet, namaza başlamadan önce, kılınacak namazın farzlarından hangisi
olduğunun hatıra getirilerek Alalh rızası için edâsının ve vakti çıkmış
ise kazasının kastedilmesidir.Bunu ayrıca dil ile de söylemek
müstehabdır.
· Cemaatle kılınırken imama uymaya da niyetlenmek icabet eder.
· Farz ve vacip olmayan namazlarda, “Alalh rızası için namaz kılmaya” şeklinde niyetlenmek kafidir.
· Niyetle namaza giriş tekbiri arasında namazla ilgisi olmayan hiçbir
şeyle uğraşmamak, hemen Alalhü Ekber diyerek namaza girmek lazımdır.
· Namaza Allah’ı anarak başlamak farz, tekbir ile başlamak ayrıca
vaciptir. Tekbir alınırken baş dik tutulur, parmaklar sıkılmamak ve avuç
içleri kıbleye karşı gelmek üzere başparmak uçları kulaklarının
yumuşağına değecek kadar eller kaldırılır; tekbir bitince, eller yanlara
bırakılmadan sağ el sol elin üzerine gelmek suretiyle göbeğin altında
bağlanır.
Kadınlar ellerini, parmaklarının uçları omuz başına gelecek kadar kaldırır ve göğüsleri üzerine bağlarlar.
Namaza giriş tekbiri ayakta ve yavaşça alınır. Bu tekbirden sonra namazı bozan bir şey yapmak haramdır.
Namazın Vacibleri
Namazların farzları olduğu gibi, bir kısım vacibleri de vardır. Bu
vacibleri yerine getirmekle namazın farzları tamamlanıp noksanları
giderilmiş olur. Şöyle ki:
1) Namaza başlarken yalnız “Allah” ismi ile yetinmeyip büyüklüğü ifade
eden “Ekber” sözünü de ilave ederek “Allahü Ekber” demek vacibdir.
2) Namazlarda “Fatiha” süresini okumak vacibdir. Üç İmama göre ise, bunu okumak farzdır.
3) Namazlarda farz olan Kur’an okuyuşunun ilk iki rekata bağlı kılınması vacibdir.
4) İlk iki rekatın her birinde bir defa Fatiha suresi okunup tekrarlanmaması vacibdir.
5) Fatiha suresini diğer okunacak sure ve ayetlerden önce okumak vacibdir.
6) Fatiha suresine başka bir sure veya bir sure yerini tutacak kadar
ayet ilavesi vacibdir. Şöyle ki: Farz namazların önceki ilk iki
rekatlarında Fatiha’dan sonra diğer bir sure veya bir sureye denk bir
mikdar ayet okunması vacib olduğu gibi, vitir namazı ile nafile
namazların her rekatında Fatiha ve Fatiha’dan sonra bir sure veya ona
denk bir ayet okunması da vacibdir.
(Fatihaya başka bir sure veya ayetin eklenmesi üç İmama göre sünnettir.)
7) Yalnız başına namaz kılan kimse, sabah, akşam ve yatsı namazlarını
dilerse aşikare bir okuyuşla ve dilerse gizli bir okuyuşla kılar.
Geceleyin kılacağı nafile namazlarda da hüküm böyledir. Fakat öğle ile
ikindi namazlarında ve gündüz kılacağı nafile namazlarda gizli olarak
okuması vacibdir.
8 ) Cemaatla kılınan namazlardan sabah, cuma, bayram, teravih, vitir
namazlarının her rekatında; akşam ve yatsı namazlarının ilk iki
rekatlarında aşikare Kur’an okumak, öğle ile ikindi namazlarının bütün
rekatlarında, akşam namazının üçüncü ve yatsının son iki rekatlarında
gizli olarak kıraat yapmak vacibdir.
9) Vitir namazında kunut (dua) okumak ve kunut tekbiri almak vacibdir.
Bu İmam Azam’a göredir. İki imama (İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed’e)
göre ise, bunlar sünnettir.
10) Kazaya kalan bir namaz, gündüzün cemaatla kılındığı takdirde, eğer
sabah namazı gibi aşikare kıraat yapılması gereken bir namaz ise, yine
aşikare kıraet yapılır. Gizli kıraat yapılması gereken bir namaz ise,
gizli kıraet yapılır. Tek başına namaz kılan ise, aşikare kıraet
yapılması gereken bir namazı kaza ederken dilerse hem aşikare, hem de
gizli okuyabilir. Bir rivayete göre de, gündüz kaza edeceği herhangi bir
namazda gizli okuması vacibdir; gizli veya aşikare okuma serbestisi
yoktur.
11) Secde yaparken yalnız alınla yetinmeyip alınla beraber burnu da yere koymak vacibdir.
12) Üç ve dört rekatlı namazlarda birinci oturuş vacibdir.
13) Namazların her oturuşunda teşehhüdde bulunmak (Tahiyyatı okumak) vacibdir.
14) Namaz içinde okunan secde ayetinden dolayı tilavet secdesinde bulunmak vacibdir.
15) İki bayram namazının üçer ziyade tekbirleri vacibdir. Bu namazların
birinci rekatlarındaki rükû ve secde tekbirleri sünnettir. İkinci
rekatlarının rükû tekbirleri ise, vacib olan ziyade tekbirlere yakın
olduğu için o da vacibdir.
16) Namazların farzlarında sıraya riayet edilmesi, iki farz arasına,
farz olmayan bir şeyin girmesine meydan verilmemesi vacibdir. Farz olan
kıyamdan (ayakta duruşdan) sonra rükûa gidilmesi, rükûdan sonra da
secdeye varılması gibi…
17) Vaciblerin her birini de yerinde yapmak ve sonraya bırakmamak
vacibdir. Kur’an okuduktan sonra bir zaman bekleyip sehven düşünceye
dalmak ve sonra rükûa varmak gibi.
18 ) Namazların sonunda selam vermek. Önce sağ tarafa, sonra sol tarafa
yüz çevirerek “Esselâm” demek vacibdir. “Esselâmu aleyküm ve
Rahmetullah” (*) denilmesinin vacib olduğu açık olarak belirtilmemiştir.
Bir görüşe göre, sol tarafa selam verilmesi sünnettir. Namazdan
çıkılması ise, bütün imamlara göre yalnız bir selam ile olur, bununla
namaz biter. Bu selamı vermiş olana, artık uyulmaz. Meşhur olan görüş
budur.
Namazların Sünnetleri
Namazların sünnetleri de vardır. Bu sünnetler, namazların vaciblerini
tamamlar. Onlardaki noksanlıkları giderir ve fazla sevab kazanmaya sebeb
olur. Sünnetlere riayet edip devam etmek Allah’ın peygamberine sevgi
alametidir. Bununla beraber bu sünnetleri terk etmek, namazın
bozulmasını ve tekrar kılınmasını gerektirmez. Fakat küçümsemeksizin
kasden terk edilmesi bir hata ve bir mahrumiyettir. Fakat sünnetin hak
görülmemesi, boş ve hikmetten uzak sayılarak küçümsenmesi, -Allah
korusun- küfürdür. Çünkü Sünnet de şer’î hükümlerden ve esaslardan
biridir.
Namazlardan önce veya namazların içinde başlıca sünnetler şunlardır:
1) Beş vakit namaz için ve cuma namazı için ezan okumak ve ikamet etmek
sünnettir. Şöyle ki: Vaktinde cemaatle yerine getirilen her farz namaz
için ezan ve ikamet sünnet olduğu gibi, kazaya kalıp da cemaatle
kılınacak farz namazlar için de sünnettir. Birçok namaz cemaatle kaza
edileceği zaman, bunlardan yalnız ilk kılınacak namaz için ezan okunur.
Sonra gerek bu namaz için ve gerek bunun arkasından kılınacak diğer kaza
namazları için birer ikametle yetinilir.
Kendi evlerinde yalnız başına namaz kılacak erkekler için ezan ve ikamet
müstahabdır. Gerek yolcular için, gerek cemaatle namaz kılacaklar için
ezan ve ikameti terk etmek mekruhtur.
Cuma günü şehirde bulundukları halde, özürlerinden dolayı cuma namazını
kılamayanlara, öğle namazını kılarlarken ezan ve ikamet gerekmez.
Kadınlar için de ezan ve ikamet sünnet değildir. Ezan ve ikamet bahsine
bakılsın!..
2) İftitah (başlangıç) tekbirini alırken elleri yukarıya kaldırmak
sünnettir. Şöyle ki: Erkekler ellerini, baş parmaklar kulak
yumuşaklarına değecek kadar, kadınlar da parmaklarının ucları omuzlarına
kavuşacak kadar ellerini göğüslerinin hizasına kaldırıp o vaziyette:
“Allahü Ekber” derler. Ellerin içleri kıbleye yönelik bulunmalıdır.
Birbirine karşı da bulunabilir.
(Üç İmama göre, erkekler de ellerini ancak omuzlarının hizasına kadar kaldırırlar.)
3) Tekbir için eller kaldırılırken parmakların aralarının zorlamaksızın biraz açık bulundurulması sünnettir.
4) İmam olan kimsenin, tekbirleri ve rükûdan kıyama kalkarken
“Semiallahu limen hamideh” sözünü ve namazın sonunda her iki tarafa
vereceği selamı ihtiyaç mikdarı aşikâre yapması sünnet olduğu gibi,
cemaatın da rükûdan kalkarken: “Allahumme Rabbena ve lekelhamd” sözü ile
tekbirleri ve selamı gizlice yapmaları sünnettir.
Yalnız başına namaz kılan rükûdan kalkarken bunların ikisini de söyler (*).
5) İlk tekbirden sonra namazın başında gizlice “Sübhanekâllahümme”
okunması, bundan sonra Fatiha’dan önce yine gizlice “Eûzü Besmele”
okunması ve diğer rekatlarda da Fatiha’dan önce besmele çekilip
Fatiha’ların sonunda amîn denilmesi sünnettir. Burada imam ile cemaat ve
yalnız başına kılanlar arasında bir fark yoktur. Yalnız cemaat
Fatiha’yı okumayacakları için “Eûzü Besmele” okumaları gerekmez.
“Amîn” sözünün manası, dualarımızı kabul et, demektir.
Her rekatta Fatiha’dan önce Besmele’yi okumak, sahih sayılan bir görüşe
göre vacibdir. Fatiha’dan sonra okunacak surelerin başlarında Besmele
okunmaz. Yalnız İmam Muhammed’e göre, sessizce kılınacak namazlarda bu
surelerin başlarında da besmele okunur. (**)
6) Namazda erkeklerin, göbeklerinin altında tutmak üzere sağ ellerini
sol elleri üzerine koyup sağ ellerinin baş parmak ve serçe parmağı ile
sol bileği kavramaları ve sağ elin diğer üç parmağını sol kol üzerine
uzatmaları sünnettir. Kadınların da sağ ellerini sol elleri üzerine
koyarak halka yapmaksızın göğüsleri üzerinde bulundurmaları sünnettir.
7) Namaz aralarında kıyamdan rükûa ve secdelere giderken “Allahü Ekber”
denilmesi, rükûdan kıyama kalkarken “Semiallahü limen hamideh” denmesi,
secdeden kalkıp yine secdeye giderken “Allahü Ekber” denilmesi
sünnettir.
8 ) Rükû ve secde tesbihleri, rükû halinde en az üç kere: “Sübhane
Rabbiye’l-azîm” denilmesi, secde halinde de en az üç kere: “Sübhane
Rabbiye’l-alâ” denilmesi sünnettir.
9) Rükû halinde, erkeklerin ellerinin parmakları açık olacak şekilde
elleriyle dizlerini tutmaları sünnettir. Kadınlar bu halde parmaklarını
açık tutmazlar ve dizlerini kavramazlar, ellerini dizleri üzerine
koyarlar.
10) Bir özür yoksa, kıyamda iki ayağın arasını dört parmak kadar açık bulundurmak sünnettir.
11) Ka’de (Tahiyyata oturuş) ve celse (secdeden doğrulup bekleme)
hallerinde erkeklerin sol ayaklarını döşeyerek üzerlerine oturmaları ve
sağ ayaklarını güçleri yettiğince kıbleye doğru dikmeleri, kadınların da
sol ayaklarını sağ taraflarına yatık bulundurarak yere oturmaları
sünnettir. Bu oturuşa “Teverrük” denir.
12) Rükûda erkeklerin inciklerini dik tutmaları, kadınların da dizlerini
bükük bulundurmaları sünnettir. Bu halde erkeklerin sırtları düz
bulunur. Kadınların sırtları ise yukarıya doğru meyilli olur.
13) Secdeye varılırken önce dizleri, sonra elleri, sonra yüzü yere
koymak ve secdeden kalkarken de önce yüzü, sonra elleri dizlerin üzerine
koyduktan sonra dizleri yerden kaldırmak sünnettir. Buna güç yetmezse,
el ile yere dayanarak kalkılabilir.
14) Ka’delerde (Tahiyyatlara oturuşlarda) ve celselerde (secdeler
arasındaki bekleyişlerde) ellerin kıbleye yönelik olarak oyluklar
üzerine konulup dizlerin tutulması sünnettir.
15) Ka’delerdeki Teşehhüdlerde “La İlâhe” denirken, sağ elin şehadet
parmağı kaldınhp “İllallah” denirken indirilmesi sünnettir. Bunu
yaparken baş parmak ile orta parmak halka edilip diğer iki parmak
bükülmelidir. Birçok kimseler bu sünneti gereği üzere
yapamayacaklarından dolayı bunun terk edilmesini uygun görenler vardır.
16) Farz namazların, vitir namazının ve müekked sünnetlerin son
oturuşlarında, gayr-i müekked sünnetlerle diğer nafilelerin her
oturuşunda Tahiyyattan sonra Peygamber Efendimize Salat ve Selam okumak
sünnettir. (***)
17) Bütün namazların son oturuşlarında Salat ve Selamdan sonra iki
tarafa selam vermeden önce dua edilmesi sünnettir. Bu dua, Kur’an-ı
Kerîm’in mübarek dua ayetlerinden biri ile yapılması veya bunlara benzer
bulunmalıdır. Kullardan istenebilecek şeyler hakkında olan: “Ya Rabbi!
Bana şu kadar para ver”, şeklinde namazda dua edilmesi caiz
görülmemektedir. Namazların sonunda adet edinilen dua: “Rabbenâ âtina
fi’d dünya haseneten ve fi’lahireti haseneten ve kınâ azâbe’n-nar”
(****)
18 ) Namazların sonunda selam verirken yüzün önce sağ tarafa, sonra sola çevrilmesi sünnettir.
19) Sütre edinilmesi sünnettir. Şöyle ki: Sahra ve benzeri açık yerlerde
namaz kılan kimse, önünden başkasının geçmesini umuyorsa sağ veya sol
kaşının hizasına en az bir arşın boyunda secde yerinin önüne kaim veya
ince bir ağaç diker. Dikilemiyorsa, ağacı boyunca uzatır veya önüne
uzunlamasına böyle bir çizgi çizer. Enine yarım daire şeklinde bir çizgi
çizilmesi de caizdir. Direk ve sandalye gibi şeyler de sütre işini
görürler.
Cemaatle kılınan namazlarda yalnız imamın önünde sütre bulunması
kafidir. Namaz kılanın önünden geçilmesi edebe aykırıdır. Günahı
gerektirdiğinden bundan kaçınılması lazımdır. Namaz kılan kimse, önünden
geçmek isteyeni engellemek için “Sübhanellah” diyebilir. Eli ile, gözü
ile yahut başı ile hafifçe işaret edebilir. Sütrenin bulunması, namaz
kılanın dağınık düşüncelerini kaldırıp ibadet için bir araya toplamaya
ve gönlünü bir çerçeve içinde tutmaya yardımcı olur.
Namazın Müstehabları
·Namaza duranların, Alalh’ın huzurunda bulunduklarını düşünerek ona göre
derlenip topralanarak, ayakta dikilirken secde yerine eğilince,
ayakların üzerine; secdede burun ucuna; oturulunca kucağa ve selamda
omuz başlarına bakması
·Öksürmek, geğirmek ve esnemek gibi şeyleri ekden geldiği kadar yapmamaya ve önlemeye çalışmak.
·İkamette Hayye ale’l-felah denirken imam ve cemaatin namaza kalkması
·Kad kameti’s-salah denirken imamın namaza başlaması,
·Namaza durulurken, niyeti dil ile de yapmak…Namazın müstehablarından ve adabındandır.
Namazların Mekruhları
Namaz içinde yapılması veya yapılmaması mekruh olan şeyler tahrîmî
(harama yakın) ve tenzihi (helâla yakın) olmak üzere iki kısımdır. Şöyle
ki: Bir vacibin terkini taşıyan bir iş tahrimen mekruhtur. Bir sünnetin
terkini taşıyan bir iş de, tenzihen mekruhtur. Bununla beraber tenzihen
mekruh olanlar da, önemleri bakımından ve tahrimen mekruhlara
yakınlıkları yönünden birbirlerinden farklıdırlar. Örnek: Müekked bir
sünneti terk etmek, bir vacibi terk etmek derecesine yakın bir keraheti
taşır. Farzların, vaciblerin ve müstahabların ve bunların zıdlarının
değişik olması gibi…
Namazda mekruh olan şeylerin başlıcaları şunlardır:
1) Namaz kılarken bir özür bulunmaksızın bir direğe, duvara veya sopaya dayanmak mekruhtur.
2) Namazda bir sağa ve bir sola doğru meyletmek mekruhtur. Çünkü böyle bir hareket gereksiz ve huzura aykırıdır.
3) Bir özür olmaksızın namazda birbiri peşine olmamak üzere birkaç adım
yürümek mekruhtur. Fakat görülen bir yılanı veya bir akrebi öldürmek
gibi bir özür sebebiyle atılacak birkaç adım mekruh değildir. Bununla
beraber bunları öldürmek, biraz yürümeye ve birkaç kez çarpmaya muhtaç
olursa, bununla namaz bozulur. Ancak bu halde namazı bozmaya dinde izin
vardır. Çünkü herhangi bir zararı kaldırmak için namazı bozmak caizdir.
Bir kimseyi ölümden kurtarmak için veya bir malı, değeri bir dirhem olsa
bile, zayi olmaktan kurtarmak için namaz bozulabilir; bu mal ister
namaz kılana ve ister başkasına ait olsun farketmez.
4) Namazda bit veya pire tutmak ve öldürmek veya kovalamak mekruhtur.
Karınca ve pire gibi bir şeyin ısırmasından rahatsız olan kimsenin namaz
içinde bunları yalnız tutup atmasında kerahet yoktur.
5) Namazda hoş bir kokuyu koklamak, tükrüğü atmak veya elbise ile bir
iki kez yelpazelenmek, namazdan önce veya namaz içinde erkek için
kolları dirseklere doğru toplamak mekruhtur.
6) Namazın kıyam, rükû ve secde hallerinde, bir özür bulunmaksızın
elleri sünnet olduğu üzere konulması gereken yerler üzerine koymamak
mekruhtur. Kıyam halinde elleri yanlara salıvermek gibi…
7) Namazda dizleri yere koymadan önce elleri yere koymak ve secdeden
kalkarken dizleri ellerden önce kaldırmak mekruhtur. Ancak bir özür
sebebiyle yapılabilir.
8 ) Namazda kıç üzerine oturup but ve bacakları yukarıya dikmek mekruhtur.
9) Erkeklerin secde ederken kolları tamamiyle yere döşemeleri mekruhtur.
10) Rükû veya secde yaparken, başlangıç tekbirinde olduğu gibi elleri yukarıya kaldırmak mekruhtur.
11) Namaz içinde bir özür olmaksızın bağdaş kurmak veya dizleri dikip oturmak mekruhtur.
12) Rükûda ve secdede, kavme ile celsede sükûneti terk etmek (duraklama
yapmaksızın hareket halinde bulunmak) ve çok acele rükû ile secde yapmak
mekruhtur.
13) Namazda gerinmek, esnemek ve el ile ağzı kapamak mekruhtur. Çünkü
gerinmek bir gaflet ve tenbellik eseridir. Esnemek de bir gevşeklik
nişanıdır. Eğer esneme halinde ağız yumulabiliyorsa, bu mekruh olmaz.
Buna güç yetmiyorsa, namaz içinde sağ elin arkası ile, namaz dışında da
sol elin arkası ile ağız kapatılmalıdır.
14) Namazda bir zaruret olmaksızın kendi arzusu ile öksürmek mekruhtur.
Öksürüğü mümkün olduğu kadar gidermek, edebi gözetmek bakımından pek
güzeldir.
15) Namazda sesi işitilmeyecek derecede üfürmek mekruhtur. Bu üfürme
halinde, en az iki harften ibaret bir ses işitilecek olursa, namaz
bozulur.
16) Namaz içinde verilen selâmı el ile veya baş işareti ile almak mekruhtur.
17) Namazda okumaya engel olmayacak miktarda ağıza altın, gümüş, inci ve
benzeri erimez bir şey almak mekruhtur. Bunlar okumaya engel olursa
namaz bozulur. Ağızda eriyen şeyler de böyledir.
18 ) Namazda, dişlerin arasında bulunan nohut tanesinden küçük bir yemek
parçasını yutmak mekruhtur. Nohut tanesinden büyük olursa, namazı
bozar.
19) Yenmesi yasak olmayan bir yemek hazır olduğu halde namaza başlamak
mekruhtur. Bu yemek ister iştah çekici olsun, ister olmasın eşittir.
Ancak vaktin çıkmasından korkulursa, o zaman önce namaz kılınır.
20) Namazda gözleri yummak, gözleri semaya doğru kaldırmak veya
sağa-sola bakmak veya boynunu çevirerek sağa-sola bakmak mekruhtur.
Bakılması caiz olmayan bir şeyi görmemek için veya tam bir saygı ile
Yüce Allah’ın huzurunda bulunmaktan dolayı gözleri yummakta kerahet
yoktur.
21) Namazda iki elin parmaklarını birbirine çatmak, parmak çıtlatmak
veya çıtlayacak şekilde sıkmak ve elleri böğrüne koymak mekruhtur.
22) Namazda daha selâm vermeden terleri veya yüze dokunmuş olan
toprakları silmek mekruhtur. Ancak bir zararı kaldırmak ve bir yarar
sağlamak için silinebilir. Göze girip zahmet veren bir teri silmek
gibi…
23) Rükû halinde sünnet üzere olan duruma aykırı bir şekilde başı yukarı
tutmak veya aşağıya indirmek, imamdan önce rükûa veya secdeye gitmek ve
ondan önce rükûdan veya secdeden baş kaldırmak mekruhtur. Fakat imam
daha rükûa veya secdeye gitmeden, muktedi (imama uyan) rükûa veya
secdeye gidip başını kaldırsa namazı bozulur. Ancak İmam daha selâm
vermeden bu rükûu veya secdeyi imam ile veya ondan sonra iade ederse,
bozulmaz.
24) Rükûda veya secdede tesbihleri terk etmek veya üçden az okumak mekruhtur.
25) Kıyamdan rükûa, rükûdan secdeye, secdeden kıyama geçiş hallerinde
meşru olan tekbirleri ve zikirleri, bu intikallerden sonra okumak
mekruhtur. Kıyamdan rükûa vardıktan sonra “Allahü Ekber” demek ve
rükûdan kıyama tam döndükten sonra “Semi’allahü limen hamideh” demek
gibi. Bu şekilde bu zikirlerin yeri kaybedilmiş olur.
26) Kırda namaz kılarken çakıl taşlarını el ile düzeltmek mekruhtur.
Ancak üzerlerinde secde etmek mümkün değilse, yapılabilir. Bu durumda
iki defalık bir düzeltme caizdir.
27) Başkasına ait olan bir yerde, sahibinin rızası olmaksızın kılanan
namaz mekruhtur. Bir görüşe göre böyle bir yer, bir müslümana ait olup
ekilmemiş ise, üzerinde namaz kılmakta kerahet yoktur.
28 ) Bir kimse başkasına ait olan bir yer ile herkese ait bir yol
üzerinde namaz kılmak mecburiyetinde kalsa, bakılır: Eğer şahsa ait yer
ekilmiş veya gayri müslime ait ise, o yol üzerinde kılması daha iyidir.
Gayri müslimin bu namaza razı olmayacağı bilinen şeydir.
29) Namazı huzuru bozacak ve kalbi meşgul edecek şeylerin bulunduğu
yerlerde kılmak mekruhtur. Çalgı ve eğlencelerin bulunduğu yerlerde
namaz kılmak gibi. Mescidlerde çalınması düşünülecek olan ayakkabılar da
arka tarafa bırakmak, huzuru bozacağından mekruh sayılmıştır.
30) Yanmakta olan sobaya, ocağa ve ateş dolu mangala karşı namaz kılmak
mekruhtur. Muma, kandile, lâmbaya karşı namaz kılmak ise, mekruh
değildir. Yine asılı bulunan Mushaf-ı Şerife veya bir kılıca karşı namaz
kılmak da mekruh değildir. Çükü bunlara hiçbir kimse tarafından
tapılmamıştır.
31) Bir insanın yüzüne karşı, arada engel olmaksızın namaz kılmak
mekruhtur. Fakat bir insanın arkasına karşı namaz kılmak mekruh
değildir. Ancak bu adamın konuşmasından dolayı şaşırmak umuluyorsa,
mekruh olur.
32) Temiz olmayan şeylere karşı ve temiz olmayan şeyler yakınında namaz
kılmak mekruhtur. Bunlar namaza olan saygıya aykırı hallerdir.
Mezarlıkta, yol ortasında, hamamda, hayvan boğazlanan yerlerde namaz
kılmak da böyledir. Fakat mezarlıkta veya hamam gibi yerde namaz için
bir yer ayrılmışsa, kerahet olmaz.
33) Namazda bir gerek bulunmaksızın bir çocuğu yüklenmek veya kendisini meşgul edecek bir eşya taşımak mekruhtur.
34) Helaya (tuvalet) gitmek sıkıntısı olduğu halde namaza başlamak
mekruhtur. Öyle ki, namaz içinde böyle fazla bir sıkıntısı gelip kalbi
meşgul edecek olursa, vakit müsait olduğu takdirde namazı bırakmalıdır.
Böylece namaz kalb huzuru ile kemal üzere kılınmış olur. Aksi halde
namaz sahih olursa da, günah işlenmiş sayılır.
35) Namaz engel olmayacak mikdardan az bir pisliğin elbisede, bedende ve namaz yerinde bulunması mekruhtur.
36) Kirli elbiselerle, ev işlerinde giyilen elbiselerle namaz kılmak
mekruhtur. Çünkü süs sayılan temiz elbiselerle namaz kılınması
emrolunmuştur. Ancak başka elbise yoksa, bunlarla kılınabilir.
37) Bir özür olmaksızın elbiseyi giymeyip omuzlar üzerine alarak salıvermek suretiyle namaz kılmak mekruhtur.
38 ) Namazda, elleri çıkaracak bir aralık bırakmaksızın ihram gibi bir şeyin içine bürünmek mekruhtur.
39) Bir özür olmadan yalnız tek bir elbise ile (bir entari ile) namaz
kılmak mekruhtur. Erkeklerin sıcak bölgelerde gömlek giymeyip yalnız
şalvar ile namaz kılmaları da böyle mekruhtur.
40) Bir zaruret olmaksızın erkeklerin ipek elbise ile namaz kılması mekruhtur. (Kerahet ve İstihsan bölümüne bakılsın).
41) Elbiseyi topraktan veya diz yerinin belirmesinden korumak için rükûa
veya secdeye giderken “az bir hareketle” yukarıya çekmek mekruhtur.
Bilindiği gibi “çok hareket” namazı bozar.
42) Namazı gasbedilmiş bir elbise ile kılmak mekruhtur. Başka bir elbise
bulunmasa, yine hüküm aynıdır. Çünkü başkasının malından sahibinin izni
olmaksızın yararlanmak caiz değildir.
43) Erkeklerin secde ederken yere değmesin diye, bütün saçlarını arka tarafa toplayıp bağlamaları mekruhtur.
44) Erkeklerin uzatmış oldukları saçlarını, kadınlar gibi bağlayıp
başlarının üzerinde bağlamış veya başlarının etrafına sarmış oldukları
halde namaz kılmaları mekruhtur. Böyle bir şeyin namaz içinde kasden
yapılması ise “çok hareket” olacağından namazı bozar.
45) Namaz içinde az bir hareketle insanın üzerinde elbise çıkarması,
başındaki sarığı çıkarması veya böylece bir şeyi giyinmesi veya başını
sarması mekruhtur. Fakat böyle bir şey, fazla bir hareketle yapılırsa,
namaz bozulur. Namazda elbise ile veya vücudun organları ile gereksiz
olarak oynamak da mekruhtur.
46) Namazda başın etrafına mendil gibi bir şey bağlayıp tepesini açık bırakmak mekruhtur.
47) Namazda tenbellikten ve gevşeklikten dolayı başı açık bulundurmak
mekruhtur. Tenbellikten maksad, baş örtmeyi bir ağırlık saymaktır.
Gevşeklikten maksad da, namazda baş örtmeyi önemsememektir. Halbuki bu
bir sünnettir. Böyle olmayıp da özürden dolayı olursa, başın açık
bulunmasında bir kerahet yoktur. Sadece sıcaktan veya hafiflemekten
dolayı başı açık bırakmak ise, mekruh görülmüştür, bu bir özür sayılmaz.
Bir de namazda tevazu ve huşu maksadı ile başı açık bırakmakda bir
kerahet yoktur, denilmiştir. Bununla beraber deniliyor ki, tevazu ve
huşu bir kalb işidir. O halde kalb ile tevazu ve huşuda bulunup başı
örtmek daha iyidir. Yine denebilir ki, tevazu ve huşu maksadı ile başı
açık bırakmak, kalbdeki tevazu ve teslimiyetin bîr dış görüntüsüdür.
Bunun için iyidir. Şu kadar var ki, namaza başlarken sadece tevazu ve
huşu maksadı ile başları açık bırakacak kimseler pek az bulunur.
Şunu da ilâve edelim ki, biz namazlarımızı Peygamber Efendimizin kıldığı
gibi kılmakla emrolunmuşuz. Çünkü bir hadîs-i şerîfde Peygamber
Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Beni namaz kılarken nasıl görüyorsanız siz
de öyle namaz kılın.” Peygamber Efendimiz ise, namazlarını mübarek
başları örtülü olarak kılmışlardır. Bu bir âdet işi değildir. Doğrusu
namazda peygamberimizin uyguladığı sünnet işine uymak ve başkalarına
benzemekten sakınmak meselesidir. İhramda başların açık bulundurulması
başka bir hikmete bağlıdır. O, mahşer hayatının bir örneğidir. Namaz
buna kıyas edilmez. İbadetlerde kıyas geçerli olmaz. Artık gerçek bir
özür bulunmadıkça, başı güzel bir şekilde secdeye engel olmayan bir
giysi ile örtmenin daha faziletli olduğu kesindir. Öyle ki, secde
esnasında baştan düşen bir giysiyi (tek el ile) başa yerleştirmek
faziletli görülmüştür. Fakat iki elle (çok hareket ile) yapılmaz.
Bu konuda kerahet ve fazilet erkeklere göredir. Kadınlara göre ise,
başlarının namazda örtülü olması her halde şarttır. Başlarının açık
bulunması, namazlarını bozar. Bu konu, din kitablarımızın bir çoğunda,
özellikle “Bahr-i Raik” ile “Reddü’l-Muhtar” adlı eserlere ayrıntılı
olarak yazılmıştır.
48 ) Namaz kılanın başı üstünde veya kendisine yakın olarak ön tarafında
veya kendisine yakın olmasa da, sağ ve sol tarafından hizasındaki duvar
veya tavan üzerine çizilmiş veya asılmış büstümsü canlı yaratık
şekillerin bulunması mekruhtur. Arka tarafda bulunması da çoğunlukça
mekruh saymıştır. Fakat bunun keraheti nisbeten azdır.
Namaz kılanın ayakları altında veya oturduğu yerde bulunan veya karşıdan
organları seçilemeycek kadar küçük olan veya başları kesilmiş veya
yüzleri büsbütün silinmiş veya örtülüp yok edilmiş bulunan bir resmin
bulunması, namaz bakımından keraheti gerektirmez.
Yine, kese ve cüzdan gibi şeyler içinde bulunan paralar üzerinde basılı
bulunan resimler veya bir organda dövme suretiyle çizilip elbise ile
örtülen şekiller veya yüzük taşına oyulup belirsiz halde kalan resimler
namazın kerahetini gerektirmez.
Canlılara ait olmayan resimlerde de kerahet yoktur. Ağaç, bina, ay ve
güneş resimleri bu kısımdandır. Çünkü bunların resimlerine ibadet
edilmemiştir. Ancak namaz kılınan zihnini meşgul edecek bir durum
bulunursa, kerahet olur. Bir de kuştan daha küçük olan bir şekil veya
bir yerde bulunduğu halde ayakta iken bakılınca organlarının ayrımı
belirsiz olan resim, namaz kılanın yanında bulunsa, keraheti
gerektirmez.
49) Üzerinde canlı resimleri bulunan bir elbise ile namaz kılınması ve
canlıya ait bir resim üzerine secde edilmesi mekruhtur. Fakat böyle bir
elbisenin üzerine başka bir elbise giyerlerse, onunla namaz kılınmasında
kerahet yoktur.
Bir de yere serili olup üzerinde böyle resimler bulunan bir serginin,
resim bulunmayan kısmında namaz kılınması ve secde edilmesi mekruh
değildir.
Bilindiği gibi, öteden beri birçok kavimler, yalnız bir olan Allah’a
iman inancını bırakıp şirke düşmüşler ve tasarladıkları canlı
tanrılarının resim ve heykellerini yaparak onlara tapınmışlar, hürmet
göstermişler ve ibadethanelerini onlarla doldurmuşlardır.
Bugün madde yönünden pek yüksek görülen nice milletler de henüz
kendilerini böyle putlara tapmaktan kurtaramıyorlar. İslâm dini ise,
insanlara tevhid (yalnız bir Allah’a ibadet) inancını tebliğ edip
öğretmiştir. Allah’a ortak koşan kavimlerin bu putlara tapma hallerini
çok fazla kötülemiştir. Artık ezelî ve ebedî olan, her şeye hakim
bulunan bir yaratıcının varlığına inanan ve yalnız O’na ibadetle şeref
kazanan İslâm toplumunun bu putlara tapanlara karşı bir ayrılık nişanı
göstermesi gerekir. Yalnız bir Allah’a iman (tevhid) inancını daima
göstermek için mabedlerini ve namaz kılacakları yerleri, bu gibi puta
tapanları taklit ve onlara saygı anlamına gelecek şeylerden uzak
bulundurmaları bir görev gereğidir.
Gerçekten hiç bir müslümanın bu gibi resim ve heykellere tapınmak
hatırından geçmez. Fakat şu putperest milletlere karşı bir ayrılık eseri
göstermek ve zihni az çok meşgul edecek şeylerden namazgahlarını uzak
bulundurmak dinimizin yüksek hikmetleri gereğidir.
50) Namazın mekruhlarının bir kısmı “İmamet ve Cemaat” konusunda, bir
kısmı da “Kıraat ve Evkat-ı Salât” bölümünde ve diğer konularında yeri
geldikçe anlatılmıştır.
51) Yanılma olmaksızın ve sehiv secdelerini gerektirmeksizin keraheti
tahrimiye ile kılınan namazların iade edilmesi vacibdir. Fatiha sûresi
yerine kasden başka bir ayet okunarak kılınan namaz gibi…
Tercih edilen görüşe göre, kerahetle kılınan önceki namazla farz yerine
getirilmiş olup iade sureti ile kılınan namaz ise onun eksiklerini
tamamlayıcı yerine geçmiş bulunur.
Namazda Mekruh Olmayan Şeyler
Namazda çözülen kuşağı bağlamak
2.Meşgul etmemek şartıyla boyuna kılıç vb. takılı olması
3.Cepken giyenlerin, kollarını geçirmeksizin namaza durması
4.Mushafa veya kılıca karşı namaz kılmak
5.Muma veya kandile veyahut fanusa karşı namaz kılmak
6.Başın secdede üzerine gelmemesi şartıyla üzerinde canlı resim bulunan yaygıda namaz kılmak
7.Namazda yılan,akrep gibi tehlikeli hayvanları öldürmek
8.Rükuda vücuda yapışan elbiseyi,azanın belli olmaması için azıcık hareketle silkmek ve elbiseyi tozdan topraktan sakınmak
9.Gerektiğinde, yüz çevirmeksizin göz ucuyla bakmak
10.Yer pek ve sert olunca namazı döşek ve yaygı üzerinde kılmak
11.Sıcaklıktan veya soğukluktan veya zarar verici şeylerden korunmak için bir bez serip onun üzerinde secde yapmak
12.Nafile namazların iki rekatında da aynı sureyi okumak…mekruh olmaz
Namazı Bozan ve Bozmayan Şeyler
“Fesad” bozulma ve “İfsad” da, bozma demektir. Bunların karşıtı “Salâh
(Sıhhat)” ve “Islah” dır. İbadetlerde fesad ile “butlan” birdir. Fasid
olan bir ibadete “batıl” da denir. Bir şeyi bozan sıhhat halinden
çıkaran şeye de, “müfsid” denir. Çoğuluna “müfsidat” denir.
Bir namazın şart ve rükünlerinden biri bulunmamakla o namaz fasid
olacağı gibi, bu şart ve rükünler üzere başlanıldıktan sonra bazı
şeylerin bulunmasından dolayı da fasid olabilir. Namazı böyle bozan
şeylere “Müfsidat-ı Salât” adı verilir. Bunların bir kısmı daha önce
yeri geldiğinde anlatılmıştı.
Biz burada şart ve rükünleri ile başlanmış bir namazı bozacak şeylerin başlıcalarını yazacağız. Şöyle ki:
1) Namazda iki harfden ibaret dahi olsa, namaz kılanın işiteceği
derecede söz söylemek namazı bozar. Bu hususta kasıd, yanılma, uyuma ve
hata halleri eşittir.
2) Bir hastalık sebebiyle veya bir malın ve bir arkadaşın kaybolması
gibi musibetten dolayı harfler belirecek şekilde sesle ağlamak veya “ah,
uh, eh” diye inlemek, “öf demek, yahut bir toza üflemek veya bir şeyden
bezginlik göstermek için “uf, tuh” demek namazı bozar.
Yüce Allah’ın korkusundan, cennet veya cehennemi hatırlamaktan dolayı
ağlamak, ah ve iniltide bulunmak namazı bozmaz. Kendini tutamayacak
derecede şiddetli hastalıktan dolayı bir ah ve inilti de namazı bozmaz.
3) Cemaattan biri, imamın okuduğu Kur’andan duygulanarak ağlasa veya
“evet” dese, bakılır: Eğer bu bir huzur ve huşu eseri ise, namazı
bozulmaz. Fakat sadece ses güzelliğinden lezzet duyma eseri ise namazı
bozulur.
4) Bir özür veya makbul bir sebeb bulunmaksızın “eh, eh…” diye boğazı
gürültü çıkararak temizlemek namazı bozar. Fakat zorlamayarak
kendiliğinden gelen bir öksürme, bir özür sayıldığından namazı bozmaz.
Sesi düzeltip güzelleştirmek için veya namazda bulunduğunu bildirmek
için veya kendi imamının bir kıraat hatasını düzeltmek için bunun
yapılmasında namaz bozulmaz. Çünkü bu boğaz temizliği doğru bir maksada
dayanmaktadır. Sahih olan görüş budur.
5) Aksıran kimseye namazda “Yerhamükallah” denilmesi ve başkasının
“Rahimekallah” demesi üzerine namazda “amin” denilmesi namazı bozar.
Fakat aksıranın kendi nefsine karşı “Yerhamükallah” demesi namazı
bozmaz. Yine, aksıran kimseye hamd etmesini hatırlatmak için namazda
“Elhamdü lillâh” denilmesi, sahih olan görüşe göre namazı bozmaz. Çünkü
bu sözün cevab yerinde olması benimsenmiş değildir. Bu yalnız bir
hatırlatmadan ibarettir.
6) Namazda “Allah” ismi işitilmekle “Celle Celâlüh” denilse veya
Peygamber Efendimizin şerefli ismi işitilmekle “sallallahu aleyhi ve
sellem” denilse, bakılır: Eğer bununla bir cevap kastedilmiş ise namaz
bozulur. Fakat yalnız bir övgü ve yüceltme kasdedilmişse, bozulmaz.
Çünkü bu, namaza aykırı olmayan bir zikir olmuş olur.
7) Namazda şeytani bir vesveseden dolayı “Lâ havle ve la kuvvete illâ
billah” denilse, bakılır: Eğer bu vesvese ahiretle ilgili bir şey ise,
namaz bozulmaz. Fakat dünya ile ilgili bir şey ise, namaz bozulur. Çünkü
vesvese bir acıdır. Bu durumda dünyaya ait bir acıdan dolayı bu “Lâ
havle” sözü söylenmiş olur.
8 ) Namaz kılmakta olan kimse, kendisini çağırana veya içeriye girmek
için izin isteyene, namazda olduğunu anlatmak için “Elhamdü lillâh” veya
“Sübhanellah” dese veya okuyuşunu aşikâr yapsa, bununla namaz bozulmaz.
9) Kur’an-ı Kerim’in içinde veya hadis-i şeriflerde bulunan bir duayı
namaz içinde okumak, namazı bozmaz. Namazda: “Allahümme Ekremnî,
Allahümme en’im aleyye, Allahümme aslih emri, Allahümmerzuknî’l-afıyete,
Allahümmağfir lî ve livalideyye ve lilmüminine velmüminat” denilmesi
gibi…
Fakat: “Allahümmeğfir liammî, Allahümmeğfir lihalî” gibi bir dua, namazı
bozar. Çünkü, böyle bir dua Kur’anda ve hadislerde yoktur.
10) Namazda, insanların sözlerine benzer bir şekilde dua edilmesi ve
insanlardan istenilmesi imkansız olmayan bir şeyin Yüce Allah’dan
istenilmesi, namazı bozar. Allahümme at’imnî lahmen = Allah’ım bana et
yedir.” , “Allahümmekzi deyni = Allah’ım borcumu Öde,” ve
“Allahümmerzuknî zevceten = Allah’ım beni zevceyle rızıklandır” diye dua
edilmesi gibi…
11) Namazda bir kimseye dil ile selam vermek veya başkasının selamını
dil ile almak veya tokalaşarak selamlaşmak namazı bozar. Sadece Aleyküm
denilmesi veya yanılarak selam alınması da böyledir.
12) Namazda el ile veya baş ile selam alınsa, sorulan veya istenilen bir
şey için baş, göz ve kaş ile işarette bulunulsa, namaz bozulmaz. Fakat
bir namaz kılana: “ileri git, yanında namaz kılacak kimseye yer ver”
denilip, o da bu emre uyarak hareket etse, namazı bozulur. Çünkü namaz
içinde Allah’dan başkasının emrine uymuş olur. Fakat kendiliğinden biraz
çekilerek namaz kılacak kimseye safda yer vermesi namazı bozmaz.
13) Namaz içinde çok sayılan iş ve hareket, namazı bozar. Az sayılan iş
bozmaz. Şöyle ki: Namaza ve namazı düzeltmeye ait olmayan ve çok hareket
sayılan bir hareket namazı bozar. Çok iş ve hareket o işdir ki, onu
işleyen kimseyi dışardan bir kimse gördüğü zaman, namazda olmadığından
şübhe etmez. Bunun karşıtı az iştir ki, sahibini gören, onun namazda
olup olmadığından şübheye düşer.
Örnek: Namaz kılmakta olan bir kimse, yerden bir taş alarak kuş veya
benzeri bir şeye atacak olsa, namazı bozulur. Çünkü bu hareketi çok
harekettir. Fakat yanında bulunan bir taşı bir eliyle atacak olsa,
namazı bozulmaz. Çünkü bu bir az işdir. Ancak namaz içinde başka bir şey
ile uğraştığından dolayı günah işlemiş olur.
14) Bir kimse namazda, kendi imamından başka bir kimsenin okuduğu
Kur’andaki yanlışlığı veya takıldığı yeri düzeltse namazı bozulur. Çünkü
bu hareket bir öğretme ve öğrenme sayılır. Öğretme ve öğrenme ise, çok
harekettir. Fakat kıraat maksadı ile okuyup da bunun sonunda o kimse
için düzelme hasıl olsa, namazı bozulmaz.
Yine, kendi imamı için düzeltme yapsa, namazı bozulmaz. İmamın yeteri
kadar Kur’an okumuş olması fark etmez. Çünkü bu aynı namazı düzeltmeye
aitir. Fakat namaz kılan bir kimse, kendisi ile beraber aynı namazda
olmayan kimsenin okuyuşunu düzeltirse, namazı bozulur, çünkü bu bir
öğretme sayılır.
15) Bir kimse namazda iken vücudunu bir kere veya arka arkaya iki kere
veya değişik rekatlarda birer, ikişer kere kaşısa, namazı bozulmaz.
Fakat bir rekatta birbiri ardınca üç defa kaşısa, bozulur. Ancak bir
organını, elini tekrar kaldırmadan birkaç defa kaşıması, bir defa kaşıma
sayılır.
16) Namazda bir özür olmaksızın birbiri ardınca hiç durmadan en az üç
adım atmak namazı bozar. Yine, bir şahsın çarpması üzerine, namaz
kılanın elinde olmayarak yerden üç adım kadar yürümesi de namazı bozar.
Namaz kılınan yerden tutup çıkarılmak da böyledir, namaz bozulur.
17) Namazda tekrarlama yapılmaksızın bir el ile baştan sarığı veya
giysiyi kaldırıp yere koymak veya bunları yerden kaldırıp başa koymak,
namazı bozmaz. Fakat bunları yerden kaldırıp başa koymak çok iş ve
harekete muhtaç olursa, namazı bozar.
18 ) Namaz kılmakta olanın bir kimseye bir el veya bir kamçı ile
vurması, namazı bozar. Çünkü bu, çok iş ve harekettir. Fakat hayvan
üzerinde namaz kılanın bu hayvana arka arkaya üç defa vurması, namazını
bozarsa da, bir veya iki defa vurması bozmaz. Sahih olan görüş budur.
Yine, hayvanın yürümesi için, bir ayağı iki defa hareket ettirmek namazı
bozmaz. Fakat iki ayağı hareket ettirmek bozar, iki ayak, iki el
yerinde sayılır.
19) Namazda iken hayvana binmek, namazı bozar, fakat namazda iken hayvandan inmek bozmaz.
20) Namaz içinde bir ayakkabıyı iki el ile giyinmek, namazı bozar. Fakat
ayağındaki ayakkabılarını ayaktan kolayca çıkarıvermek, namazı bozmaz.
21) Bir kimse yanılarak veya kasden bir buğday tanesi yese, bir damla su
içse, gözüne sürme çekse, bedeninin herhangi bir yerine yağ sürse, baş
ve sakalının saçlarını tarasa veya örse namazı bozulur. Çünkü bunlar
birer çok iştir. Fakat bir elinde bulunan yağı veya benzerini diğer
eline almaksızın başına veya başka bir organına sürse, bununla namazı
bozulmaz. Çünkü bu az bir iştir.
22) Namazda çocuğu alıp emzirmek namazı bozar. Namaz kılmakta olan bir
kadının memesini çocuk kendi başına tutup emecek olsa bakılır: Eğer süt
çıkmaksızın bir iki defa emmiş olursa, namaz bozulmaz. Fakat süt çıkarsa
veya süt çıkmaksızın iki defadan çok emerse, namaz bozulur.
23) Namaz içinde bulunan bir erkeği, zevcesinin öpmesi veya okşaması ile
namazı bozulmaz. Ancak erkeğin şehveti uyanırsa, bozulur. Fakat bir
kadının namazı, kocasının kendisini şehvetle okşaması ile veya ister
şehvet olsun, ister olmasın öpmesiyle bozulur. Çünkü cinsel yaklaşma
konusunda kocanın hareketi asıldır.
24) Bir kimse namazda iken, gözüne karşı gelen bir kitaba yalnız baksa
yahut ne yazılmış olduğunu anlamak için bir göz atsa, sahih olan görüşe
göre, namazı bozulmaz. Fakat karşısında bulunan bir Kur’an”ı Kerim’den
yahut yazıları bulunan bir mihrabdan Kur’an-ı Kerim ayetlerini okuyacak
olsa, bakılır: Eğer okuduğu ayetler, onun ezberinde idi ise, namazı
bozulmaz. Fakat ezberinde yoktu ise, en az bir ayet okuyunca namaz
bozulur; çünkü bu, bir öğrenme demektir. Bu mesele İmamı Azam’a göredir,
iki imama göre, ziyade okumakla da bozulmaz. Ancak böyle bir okuma
mekruhtur. Bunda, kitab ehline (Yahudi veya Hıristiyanlara) bir benzeyiş
vardır.
25) Bir maksada bağlı olmayarak kalbe gelen kuruntular ve işler namazı
bozmaz. Onun için, bir kimse namaz içinde dili ile söylemeksizin
düşüncesi ile bir şiir veya bir hutbe düzenleyecek olsa, günah işlemiş
olur. Çünkü böyle yapan kimsenin kalbi, namazda başka şeyle uğraşmış
olur. Bununla beraber namazı bozulmaz.
26) Namaz kılmakta olan bir kimse, kaç rekat namaz kıldığına dair olan
bir soruya cevab olarak elinin parmaklarını gösterecek olsa, namazı
bozulmaz. Yine üç kelimeden az olmak üzere yazı yazsa, namazı bozulmaz.
Ancak görenler, onun namazda olmadığını sanırlarsa, namazı bozulur.
27) Cemaatle namaz kılan kimse, bir özür sebebiyle, diğer bir görüşe
göre de özürsüz de olsa, ön tarafa, sağ veya sol tarafa yahut kıbleden
yüzünü çevirmeksizin arka tarafa bir rükün mikdarı, dura dura birer saf
kadar gitse, mescidden çıkmadıkça veya kırda ise, saflardan ayrılmadıkça
namazı bozulmaz. Çünkü mescidde ve sahrada safların bulunduğu kısım,
tek bir yer sayılır. Bunun için kırda namaz kılanın ön tarafında saf
bulunmazsa, secde yerinin önüne geçmesi ile namazı bozulur. Yine tek
başına namaz kılanın da, secde yerini geçmesi ile namazı bozulur.
Kadınlar için evleri, bir görüşe göre mescid, diğer bir görüşe göre kır
hükmündedir.
28 ) Ağız dolusundan az olan bir kusuntu, elde olmayarak yutulursa, bununla namaz bozulmaz.
29) Namazda olan bir kimse, göğsünü özürsüz olarak kıbleden döndürse,
namazı bozulur. Fakat bir organdan kan çıkmak gibi bir sebeble
abdestsizlik meydana geldiğini yanlışlıkla zannetse de kıbleye arka
çevirecek olsa, mescidden çıkmadıkça namazı bozulmaz. Fakat bu adam imam
olur da yerine başkasını geçirirse, namaz bozulmuş olur.
30) Namazda bulunan kimseden burun kanaması veya kusuntu gibi, istekle
olmayan abdesti bozacak bir şey meydana gelse, o kimse serbest olur:
Dilerse abdest alıp yeniden namaz kılar. Buna namaza yeniden başlama
(istinaf-ı salât) denir. Faziletli olan da budur. Dilerse, namaza aykırı
hiç bir şeyle uğraşmaksızın en yakın yerdeki su ile abdest alır ve tek
başına idiyse, bu abdest aldığı yerde veya evvelce namaza başlamış
bulunduğu yerde namazının geri kalan kısmını tamamlar. Bir imama uymuş
idiyse, evvelki yerine dönüp orada namazını tamamlar. İmama uymanın
sıhhatine engel olacak bir yerde durup oradan tekrar imama uyamaz. Ancak
cemaatla kılınan namaz bitmiş olursa, o zaman yalnız başına namaz kılan
gibi hareket eder. Bu namaz kılışa da, başlanan namaza devam (bina-i
salât) denir. Böyle bir kimse abdest almak için yakın suyu bırakıp uzağa
gitse veya gidip gelirken Kur’an okusa veya bu arada avret yeri açılsa,
artık namazı bina edemez (başladığı namazdan geri kalan kısmı kılamaz).
Yeniden namaz kılması gerekir. (Lâhik bölümüne bakılsın.)
31) Namazı bozulan bir imamın, kendi yerine başkasını geçirmesi
ittifakla caizdir. Şöyle ki: Bir imama, namaz kılarken burnu kanamak
gibi (semavî) bir abdestsizlik gelse, cemaat içinden imam olmaya
elverişli bir kimseyi işaretle veya elbisesinden tutarak mihraba
geçirir. İmamla beraber yalnız bir kişi bulunmuş olsa, bu kimse imamete
ehil ise, imamlığa geçmesi kararlaşmış olur. İmam böyle yerine bir adam
geçirmeksizin mescidden çıksa veya sahrada ise safları geçmiş olsa,
cemaatın namazı bozulur, imam tek başına namaz kılan hükmünde kalır.
Dilerse abdest alıp namazı bina eder (bıraktığı yerden tamamlar),
dilerse yeniden namazını kılar. Bu istihlâf (yerine başkasını geçirme)
konusunda cemaatın bilgisi yoksa, istihlâf cihetine gidilmeyip namazın
yeniden kılınması daha faziletlidir. Çünkü bu durumda namazın
bozulmasını gerektiren bazı haller olabilir.
32) Dişlerin arasında kalmış olan bir kırıntı namaz içinde yutulsa,
bakılır: Eğer en az nohut mikdarı ise namazı bozar. Bundan küçük ise
namazı bozmaz.
33) Ağızda bulunan bir şeker parçasının, namazda çiğnenmediği halde tadı
boğaza gitse, namazı bozar. Fakat namazdan önce yenmiş bir yemeğin
ağızda kalmış olan tadı, namaz içinde tükürükle boğaza gitse, bununla
namaz bozulmaz.
34) Namazda sakız veya Hindistan cevizi gibi bir şey, arka arkaya üç kez
çiğnenecek olsa, namaz bozulur. Yutulmasa da böyledir. Fakat
çiğnenmediği halde bunun küçük bir parçası boğaza gidecek olsa, bundan
namaz bozulmaz.
35) Namaz içinde bayılma ve çıldırma halleri namazı bozar.
36) Dört rekatlı bir namazı bilmemezlikle iki rekat sanarak birinci
oturuştan sonra selam veren kimsenin namazı bozulur. Yatsının farzını
teravih, öğlenin farzını cuma veya sabah namazı zannederek birinci
oturuşta selam verilmesi de böyledir. Fakat yanılarak böyle bir selam
vermekle namaz bozulmaz.
Sehiv (Yanılma) Secdeleri ile İlgili Meseleler
-Sehiv secdeleri, bir namazın ( farzların
geciktirilmesinden),vaciblerinden birini yanılarak terk etmekten veya
geciktirmekten dolayı, o namazın sonunda yapılması gereken iki secde ile
teşehhüdden, salavat ve duaları okumaktan ibarettir. Şöyle yapılır: Son
oturuşta yalnız “Tahiyyat” okunduktan sonra iki tarafa selam verilir.
Ondan sonra “Allahü Ekber” denilerek secdeye varılıp üç kez “Sübhane
Rabbiye’l-ala” okunur. Ondan sonra “Allahü Ekber” denilerek kalkılır.
Bir tesbih mikdarı duraklamadan sonra tekrar “Allahü Ekber” deyip ikinci
secdeye varılır. Yine üç kez “Sübhane Rabbiye’l-ala” okunduktan sonra
“Allahü Ekber” denilerek kalkılır ve oturulur. Tahiyyat ve Salavatlarla
“Rabbena atina” okunup önce sağ tarafa, sonra sol tarafa selam verilir.
Yalnız sağ tarafa selam verdikten sonra sehiv secdelerinin yapılması
daha faziletlidir, ihtiyata uygundur. Bundan dolayı cemaatla kılınan
namazlarda cemaatın yanlışlıkla dağılmaması için, yalnız sağ tarafa
selam verdikten sonra sehiv secdesi yapılması tercih edilmiştir.
-Sehiv secdeleri vacibdir. Bilindiği gibi, gerek farz, gerek vacib veya
sünnet olan herhangi bir namazın kıraat, rükü ve sücud gibi farzları ve
Fatiha, Sure ilavesi, sırayı gözetme gibi vacibleri, Kadelerde
(oturuşlarda) salavatları okumak gibi sünnetleri vardır. Bunun için
bunları gözetmek gerekir ki, namaz tam olarak kılınmış olsun.
O halde farz olsun, olmasın herhangi bir namazda bir farzın kasden veya
sehven terk edilmesi, o namazın yeniden kılınmasını gerektirir. Böyle
büyük bir noksanı gidermek için sehiv secdeleri yeterli değildir.
Bir vacibin kasden terki veya geciktirilmesi bir günahtır. Bundan dolayı
sehiv secdeleri gerekmez, böyle bir namazı iade etmek uygundur. Bir
vacibin sehven terk edilmesi veya geciktirilmesi, sehiv secdelerini
gerektirir. Bu şekilde o noksan düzeltilmiş olur. Bir sünnetin kasden
veya sehven terk edilmesi, sehiv secdelerini gerektirmez. Fakat kasden
terk edilmesi bir kusurdur. Sevab ve faziletten mahrum olmayı
gerektirir.
(Malikilere göre sehiv secdeleri sünnettir. Şafiî’lere göre de
sünnettir. Ancak imam sehiv secdelerini yaparsa, cemaatın imama uyması
vaciptir. Hanbelilere göre sehiv secdeleri bazan vacib, bazan sünnet ve
bazan da mubah olur. Namazın terk edilen bir sünnetinden dolayı
yapılacak sehiv secdelerinin mubah olması gibi…