
Allahu Tealanin Doğaya Koyduğu Matematik ve Geometri Tılsımı
Kâinattaki nizâm, intizam ve âhengin en önemli delillerini, bilimin en
sağlam dili matematik ve geometriden elde edebiliriz. Her varlığa hususi
bir şekil, biçim ve suret bahşedilmiştir. Allah’ın Musavvir (tasvir
eden, şekil ve suret veren) isminin tecellisi, bir mühür gibi her
varlığın üzerine matematik lisanıyla vurulmuştur. Dikkatli bir gözle
baktığımızda, her seviyede bu ölçü ve nizâmı görebilir, bu âhengin
hikmetlerini tefekkür edebiliriz.
Sayılara dâir yorumların bazılarının sübjektif olduğu belirtilse de
-mübalağaya kaçmamak şartıyla- sayıların kâinata ait bazı ipuçlarını,
kadere ait bazı işaretleri gizlemesi mümkündür. Ancak nümeroloji adı
altında bunu sırlı ilimler hâline çevirdikten sonra, büyücülük ve
falcılık başta bazı aşırı yorumlarla, dinin meşru gördüğü sınırlarının
ötesine geçirmenin mahzurları unutulmamalıdır. Ehl-i Sünnet âlimlerinin
geneli, Eski Mısır, Babil ve Eski Yunan’da oldukça yaygın olan
nümerolojiye ait aşırılıklara dikkatleri çekmişlerdir.
Evet, kâinat başıboş değildir. Yaratılışta muhakkak bir ilim, kudret ve
ölçü vardır. Kâinatta hiçbir şey tesadüf ve rastlantılara dayanmadığına
göre, matematiğin mantığına uygun bir düzene sahiptir. Fakat sayılarla
alâkalı çeşitli analitik ve sentetik çalışmalar yaparak, bunların
kâinattaki işleyişin hakikatini, gerçek mahiyetine ve mutlak doğruluğuna
hükmederek çözdüğünü söylemek aşırı bir iddia olur. Belki bazı izler,
işaretler elde edilse de, bunların yorumlanması şahsın sahip olduğu
birikimle ve mânâ âlemlerine vukufiyetiyle sınırlı kalmaktadır.
Matematiğin sırlı dünyasına ait rakamların her birinin verdiği ilhamlar,
tabiatı okuma ve mânâlandırmaya, yaratılışın güzelliğini görmeye vesile
çeşitli açılımlara zemin hazırlayacak; rakamlar, meşru sınırlar içinde
yorumlandığında -kısmen sübjektif bile olsa- yaratılışa ait bazı küllî
ölçüleri idrake kapı aralayacaktır. Bu tip işaretler sadece İslâmiyet
için değil, diğer semâvî dinler başta olmak üzere, başka inançlar için
de geçerlidir.
Beş ve on üzerindeki plân
5 ve 10 sayıları birçok kültürde büyük bir ehemmiyete sahiptir. Dinî bir
sembol olan beş köşeli yıldız (pentagram), formların mükemmelliğiyle
bir münasebet içinde görülmüştür. Bazı mistik anlayışlarda beş sayısı,
varlığa ölçülendirilmiş bir biçim verilmesinde sınırdır.
Beş sayısı, yaratmadaki üretkenliği, doğurganlığı, çeşitliliği ve
paylaşımı temsil eden anahtar bir sayıdır. İnsanda, bunu, beş fizikî
duyumuzda (görme, işitme, koklama, tatma ve dokunma) görebiliriz.
Parmaklarımızın adedi boşuna değil!
şekil 1-2Sağ ve sol eşleriyle (dualleri) birlikte, iki elimizin beşer
parmağı, kendi bütüncül sistem mantığı içinde kâinatı ve onun
yaratılışında kullanılan sayı sistemlerini temsil eder. Yaratılışta
İlâhî irade ile ortaya konan bu sayılardaki prensipleri anlamak,
kâinatımızı anlamak demektir. Bu bilgiyi her gün ellerimizin içinde
taşırız; ellerimiz vücudumuzun en kabiliyetli ve yapılışları bakımından
en üretken ve estetik kısmıdır; her türlü sanat, ürün, yenilik, icraat
ellerimizden çıkar. Serçe parmağı altta, başparmak üstte olacak şekilde
parmaklarımızı germeden elimizi hafif açtığımızda, aşağıdan yukarıya
doğru parmak uçlarını birleştirdiğimizde bir spiral çizilir (Şekil-1).
10 parmağımız ve 2 elimiz doldurmak için boş bir kap (boşluk veya sıfır)
meydana getirir (Şekil-2).
El veya ayak parmağı olan neredeyse bütün kurbağalar, sürüngenler ve
memelilerin, bu uzuvları beşer parmağa sahip olacak şekilde genel bir
şemaya sahiptir. Hiçbir zaman beşten fazla parmak yoktur. Ancak her
grubun içinde, bazı parmaklar azaltılarak bir, iki, üç veya dört
parmaklı değişik canlılar da yaratılmış ve o canlının ihtiyacına uygun
tasarruflarda bulunulmuştur. Zîrâ Allah (celle celâluhu) kendi koyduğu
prensiplerle kendini sınırlamaz; yaratışında canlının ihtiyacını
gözetir.
Beş sayısı, Fibonacci sayısıdır: 5 = 2 + 3; dualitenin sembolü olan iki
sayısı ile varlığın sembolü olan üç sayısını birleştirir. Ayrıca, Bir’in
(vahidiyetin yani Allah’ın) ve canlıları yaratmada kullandığı dört
sebebin (toprak, hava, su ve ateş) bir araya getirildiği bir sayıdır (5 =
4 + 1). Beşgenler ve pentagramlar canlı tabiat içerisinde, bilhassa
bitkilerde en karakteristik rakamdır. Çiçeklerin çanak ve taç
yapraklarında, tohum veya meyve keselerinde, yaprakların şekillerinde
sıklıkla görülür. Hayvanlar âleminde de radyal (ışınlar şeklinde)
simetri gösteren bilhassa denizyıldızları, yılan yıldızları,
denizkestaneleri ve bazı sölenterlerin kollarında beş veya katları
şeklinde dallanmalar görülür.
Pentagram ve formun mükemmelliği
Düzgün beşgen, beş kenarlı muntazam bir yapıdır. Beşgenin köşe
noktalarını birleştirerek, ‘pentagram’ olarak bilinen bir yıldız şekli
ana hatlarıyla çizilir. Bir pentagramın içerisindeki üçgenlerin her
birisi, iki eşit kenara sahiptir ve bu kenarlar, üçüncü kenar ile Altın
Oran ve Fibonacci Serisi ile bağlantılıdır. Pentagram, Fi Sayısı
(1,6180339…) ve Altın Oran’ın görünür hâle gelmiş bir versiyonudur. Bu
yıldız, yaratılıştaki mükemmelliği veciz bir şekilde temsil eder.
Peygamber Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) ismi de aslında
beşgen bir yıldız şeklindedir (Şekil-3).
şekil 4Pisagor Üçgeni
Pentagonun içerisindeki 10 adet dik açılı üçgenin kenarları 3 : 4 : 5
birim uzunluklarına uyar. Bu 3 : 4 : 5 Üçgeni, Pisagor Üçgeni olarak
bilinir ve bitki biçimlerinde sıklıkla bulunur. Üçgenin her bir büyük
(veya küçük) bölümü, Fi Oranı ile münasebettedir. Beş kenarlı bir
piramit olarak katlandığı zaman, tepe noktasının sonsuzluğa uzandığını
hayal edebiliriz. (Şekil-4)
Silâhlı kuvvetler
Pentagram sistemli olarak hem Doğu, hem de Batı’nın silâhlı
kuvvetlerinde bir sembol olarak kullanılmaktadır. Modern ordularda, bir
dizi beş köşeli yıldız, üniformaların üzerinde sergilenir. Bu tarz
yıldızlar, aynı zamanda uçak ve tank gibi askerî makinelerin üzerinde de
görünür. Beşgen, 16, 17, ve 18. yüzyıllar boyunca, büyük kalelerin
(Şekil-5) tasarımında da kullanılmıştır. Bugün de Pentagon’un askerî ana
karargâhının dizaynında görülebilir. (Şekil-6)
İdeolojilerde ve dinî sembollerde yıldız
Başarının ve yükselmenin sembolü olarak (askerî üniformalarda takılan
her bir yıldızla makamın bir derece yükselmesi veya ilkokul
talebelerinin yıldızlı pekiyiler alması gibi) görülen yıldız,
ideolojilerin sembolü olarak 60 kadar devletin bayrağında
kullanılmaktadır. Meselâ, orak ve çekiçle kullanıldığında, Komünizm’e
işaret eder; hilâl şeklindeki ay ile kullanıldığında İslâm’a işaret
eder. (Şekil-7)
10 sayısı
Neoplatoncu Süryani filozof Iamblichus (245–325) bütün kâinatın 10’lu
bir düzen üzerine yaratıldığını söyler. On rakamı Pisagorcuların en
büyük biat yeminiydi. Pisagor, sayılar bilgisini ve onların mistik
mânâlarını Mısırlılardan almıştı. Nümerolojinin Batı’daki gelişimi, esas
olarak, “Sayılar bilimi, İlâhî güçler bilimi demektir.” diyen
Pisagor’la başlamıştır. Pisagor’a göre, kâinat sayılar üzerine kurulmuş
bir sistemdir; kâinattaki âhenk sayıların bir uyumudur. Piramitler,
Tevrat’ta da bahsi geçen Büyük Tufan’dan önce, Atlantis’ten gelenler
tarafından inşa edilmişti. Bir taban üzerine oturan dört üçgenden
yapılmış olan piramitlerin tabanları dörtgendi. Hava, su, toprak ve ateş
şeklinde ifade edilen hayatın temelindeki dört unsuru temsil eden her
bir yüz, birinci yüz olan taban ile beraber beş olur ve bu beş
yaratmanın dualitesiyle bir ânda iki misline çıkar ve 10 olur.
İki elin parmaklarının toplam sayısının 10 olması da tamlığı ve
mükemmelliği göstermektedir. Hz. Musa’ya (as) gelen on emrin de bu
sembolizmle alâkası vardır. İslâm akidesi açısından mahzurlu olsa da
(çünkü Allah Teâlâ yaratmasında aracıdan münezzehtir), bazı Müslwüman
filozoflar da Eski Yunan’ın tesiriyle olsa gerek, Allah’tan sadır olan
ezelî on akıl (ukul-i aşere) ve dokuz nefis kabul etmişlerdir.
Aşere-i Mübeşşere’nin (dünyada iken Cennet’le müjdelenen 10 kişi) her
birini bugün inceleme imkânımız olsaydı, belki de 10 ayrı ana fıtrat ve
mizaçta kişiler olmaları dolayısıyla onların bütün insanlığı temsil
ettiğini görecektik. Birçok gül, 10 katlı bir simetriye sahiptir. Gül;
üretim, saflık ve kalble birlikte düşünülen bir semboldür.
Üçgenlerin dört sıra hâlinde dizilmesiyle elde edilen tetrakitsler, Eski
Yunanlılar tarafından, bütün varlıkları temsil eden mükemmel formlar
olarak düşünülmekteydi. Onlara göre 10, bütün sayılar içerisinde en
mukaddes sayı idi. İlk sayıların (1, 2, 3, 4) toplamı 10 yaptığı için
özellikle önemli görülmüştür. 10 sayısı, parçalarının toplamından çok
daha büyük bir bütündür. Kâinatın ve hayatın bir sistemle organize
edildiği, onlara birer gaye kazandırıldığı bütün prototipik örnek
sayıları (0, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9) kucaklamaktadır. Pisagor, 10
sayısını hem tamamlama, hem de yeni başlangıçların sayısı olarak
görmüştür. 10 sayısı, bizi rakamların sonsuzluğuna götürür; çünkü diğer
bir rakamın yanına geldiğinde her bir sıfır, o rakamı on misli büyüterek
sonsuzluğa götürür. İslâm’da ve başka inanç sistemlerinde 10 rakamı
aynı mânâda kullanılarak, sonsuzluğa ait bir sembol olarak yer
almaktadır.
Ondalık sayı sisteminin parçası olarak sıfır “hiçbir şey” veya “boş ve
değersiz” mânâsına gelmez. Bize çok kavramını ve 9’un ötesini sayma
imkânı verdiği için, 10’lar, 100’ler ve 1000’ler.. olarak pozisyon
aldığı zaman, 0 (sıfır) bir değere sahiptir. Arapçada sıfır bir nokta
ile temsil edilerek, sonsuzluğu gösterir. Lâtin rakamlarında ise,
yaratılmış her şeyi içerisinde barındıran bir daire olarak ifade edilir.
10’a ulaşabilmek için sıfıra ihtiyaç vardır ve 10 bizim bütün
parmaklarımızı içine alır, bu bir tesadüf değil, bir ipucudur. Zamanın,
devridâim şeklinde sonsuzluğa akmasını en iyi “0” ifade eder; çünkü onun
ötesine geçemeyiz, sayı saydığımızda her zaman ona geri döneriz.
Sayıların tabiatlarında, doğru ve çizgi şeklinden ziyade daire şeklinde
bir dönüş vardır. Üçgen, kare, beşgen ve altıgenlerin hepsinin bir daire
içine girmesi gibi, 10 rakamı da 01’in tersi olması bakımından, 10’da
devir tamamlanır. Bir sayıyı 10’la çarpmak, o sayıyı daha üst bir
seviyeye çıkarır; ancak 10’un gücü değişmeden kalır.
Bugünün digital dünyası da tamamen sıfır ve birler üzerine inşa
edilmiştir. Her türle ses, görüntü ve bilgi “0” ve “1” rakamlarıyla
sanal dünyaya çıkmaktadır. Kütüphanecilikte kitapların tasnifinde
kullanılan Dewey 10’luk Sistemi, 1876’da Melvill Dewey tarafından icat
edilmiştir.
Bir daire içerisindeki beşgeni ikiye katlayarak ongenin meydana
gelmesinde (10 = 1 x 2 x 5) vahdet, dualite ve mükemmelliği temsil eden
her üç sayı da kullanılmıştır. İnsanın anne karnında kalış süresi 280
gün yani 10 aydır. Kadınların yumurta üretimiyle beraber, temizlik ve
âdet günleri 28 gün sürer, Kamerî aylar genellikle 28 gündür. Bu yüzden
Kamerî hesapla hamilelik süresi 10 aydır; halk arasında yaygın bir ifade
olan “dokuz ay on gün” Milâdi takvimledir. Gördüğümüz gibi hiçbir şey,
hesapsız, ölçüsüz ve başıboş değil!