
Tasavvuf Nedir? Dinde Vesile Varmidir? Mürşidi Kamil Kimdir?
(Kar©glanin 15 Ocak 2016 Vaazi)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَابْتَغُواْ إِلَيهِ
الْوَسِيلَةَ وَجَاهِدُواْ فِي سَبِيلِهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ إِنَّ
الَّذِينَ كَفَرُواْ لَوْ أَنَّ لَهُم مَّا فِي الأَرْضِ جَمِيعًا
وَمِثْلَهُ مَعَهُ لِيَفْتَدُواْ بِهِ مِنْ عَذَابِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ
مَا تُقُبِّلَ مِنْهُمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Sadakallahul Aziym Maide Suresi 35 ve 36. Ayetler
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî
sebîlihi leallekum tuflihûn. İnnellezîne keferû lev enne lehum mâ fîl
ardı cemîan ve mislehu meahu li yeftedû bihî min azâbi yevmil kıyâmeti
mâ tukubbile minhum, ve lehum azâbun elîm.
Meali :
Ey âiman edenler Allah’a ulaşmaya yaklaşmaya vesileler arayin, Allah
yolunda gayret gösterin ki, kurtuluşa eresiniz. Kâfir olanlar,
yeryüzünde ne varsa hepsine, hattâ bir misli fazlasına sahip olsalar da,
kıyâmet gününün azâbından kurtulmak için, hepsini verseler, gene
makbule geçmez,ve onlara pek elemli bir azap vardır.
Sadakallahul Aziym Maide Suresi 35 ve 36. Ayetler
—oOo—
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
1450- وعنْ أَبي هُريرةَ رضي اللَّه عنهُ قال : قالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلّى
اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « إِنَّ للَّهِ تَعالى ملائِكَةً يَطُوفُونَ في
الطُّرُق يَلْتَمِسُونَ أَهْلَ الذِّكْرِ ، فإِذا وَجدُوا قَوْماً
يذكُرُونَ اللَّه عَزَّ وَجلَّ، تَـنَادَوْا : هَلُمُّوا إِلى حاجتِكُمْ ،
فَيَحُفُّونَهم بِأَجْنِحَتِهم إِلى السَّمَاء الدُّنْيَا ، فَيَسأَلهُم
رَبُّهُم وَهُوَ أَعْلم : ما يقولُ عِبَادِي ؟ قال : يَقُولُونَ :
يُسبِّحُونَكَ وَيُكَبِّرونَكَ ، ويحْمَدُونَكَ ، ويُمَجِّدُونَكَ ، فيقولُ
: هل رأَوْني ؟ فيقولون : لا واللَّهِ ما رأَوْكَ ، فَيَقُولُ : كَيْفَ لو
رَأَوْني؟، قال : يقُولُون لو رَأَوْكَ كانُوا أَشَدَّ لكَ عِبادَةً ،
وأَشَدَّ لكَ تمْجِيداً ، وأَكثرَ لكَ تَسْبِيحاً . فَيَقُولُ : فماذا
يَسأَلُونَ ؟ قال : يَقُولونَ : يسأَلُونَكَ الجنَّةَ . قالَ : يقولُ :
وَهل رَأَوْهَا ؟ قالَ : يَقُولُونَ : لا وَاللَّه ياربِّ مَا رأَوْهَا .
قَالَ : يَقُولُ : فَكَيْفَ لو رَأَوْهَا ؟، قال: يَقُولُونَ : لو أَنَّهُم
رأَوْها كَانُوا أَشَدَّ علَيْهَا حِرْصاً ، وَأَشَدَّ لهَا طَلَباً ،
وَأَعْظَم فِيها رغْبة. قَالَ : فَمِمَّ يَتَعَوَّذُونَ ؟ قَالَ : يقولُون
يَتعَوَّذُونَ مِنَ النَّارِ ، قال : فَيقُولُ : وهَل رَأَوْهَا ؟ قالَ:
يقولونَ: لا واللَّهِ ما رأَوْهَا . فَيقُولُ : كَيْف لو رَأوْها ؟، قال :
يقُولُون : لو رَأَوْهَا كانوا أَشَدَّ منها فِراراً ، وأَشَدَّ لها
مَخَافَة . قَالَ : فيقُولُ : فَأُشْهدُكم أَنِّي قَد غَفَرْتُ لهم ، قَالَ
: يقُولُ مَلَكٌ مِنَ الملائِكَةِ : فِيهم فُلانٌ لَيْس مِنهم ، إِنَّمَا
جاءَ لِحاجَةٍ، قال : هُمُ الجُلَسَاءُ لا يَشْقَى بِهم جلِيسهُم » متفقٌ
عليه .
وفي روايةٍ لمسلِمٍ عنْ أَبي هُريرةَ رضِي اللَّه عنْهُ عَنِ النَّبِيِّ
صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : « إِنَّ للَّهِ مَلائِكَةً سَيَّارةً
فُضًلاءَ يتَتَبَّعُونَ مجالِس الذِّكرِ ، فَإِذا وجدُوا مَجلِساً فِيهِ
ذِكْرٌ ، قَعدُوا معهُم ، وحفَّ بعْضُهُم بعْضاً بِأَجْنِحَتِهِم حتَّى
يَمْلأُوا ما بيْنَهُمْ وَبَيْنَ السَّماءِ الدُّنْيَا ، فَإِذا
تَفَرَّقُوا عَرجُوا وصعِدوا إِلى السَّماءِ ، فَيسْأَلهُمُ اللَّهُ عَزَّ
وجلَّ وهُوَ أَعْلَمُ : مِنْ أَيْنَ جِئْتُمْ ؟ فَيَقُولُون: جِئْنَا
مِنْ عِندِ عِبادٍ لَكَ في الأَرْضِ : يُسبحُونَكَ، ويُكَبِّرُونَكَ ،
وَيُهَلِّلُونَكَ ، وَيحْمَدُونَكَ ، وَيَسْأَلُونَكَ . قال : وماذا
يسْأَلُوني ؟ قَالُوا : يَسْأَلُونَكَ جنَّتَكَ . قال : وهَلْ رَأَوْا
جنَّتي ؟ قالُوا : لا ، أَيْ ربِّ : قال : فكَيْفَ لو رأَوْا جنَّتي ؟
قالُوا : ويسْتَجِيرُونَكَ قال : ومِمَّ يسْتَجِيرُوني ؟ قالوا : منْ
نَارِكَ ياربِّ . قال : وَهَلْ رَأَوْا نَارِي ؟ قالوا : لا ، قال :
فَكَيْفَ لَوْ رَأَوْا نَارِي ؟، قالُوا : ويسْتَغْفِرونَكَ ، فيقول : قَدْ
غفَرْتُ لهُمْ ، وأَعطَيْتُهُمْ ما سَأَلُوا ، وأَجرْتُهم مِمَّا
اسْتَجارُوا . قال : فَيقُولونَ : ربِّ فيهمْ فُلانٌ عبْدٌ خَطَّاءٌ
إِنَّمَا مَرَّ ، فَجلَس معهُمْ ، فيقول : ولهُ غفَرْتُ ، هُمْ القَوْمُ لا
يَشْقَى بِهِمْ جَلِيسُهُمْ
( Hadis-i Şerif , Buhârî, Daavât 66. Ayrıca
bk. Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 251-252, 358-359 Müslim, Zikir 25.
Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 129)
1450. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ’nın yollarda dolaşıp zikredenleri tesbit eden melekleri
vardır. Bunlar Cenâb-ı Hakk’ı zikreden bir topluluğa rastladıkları zaman
birbirlerine “Gelin! Aradıklarınız burada!” diye seslenirler ve o
zikredenleri dünya semâsına varıncaya kadar kanatlarıyla çevirip
kuşatırlar. Bunun üzerine Allah Teâlâ, meleklerden daha iyi bildiği
halde yine de onlara:
– “Kullarım ne diyor?” diye sorar. Melekler:
– Sübhânallah diyerek seni ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan tenzih
ediyorlar, Allâhü ekber diye tekbir getiriyorlar, sana hamdediyorlar ve
senin yüceliğini dile getiriyorlar, derler. Konuşma şöyle devam eder:
– “Peki onlar beni gördüler mi ki?”
– Hayır, vallahi seni görmediler.
– “Beni görselerdi ne yaparlardı?”
– Şayet seni görselerdi sana daha çok ibadet ederler, şânını daha fazla
yüceltirler, ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan seni daha çok tenzih
ederlerdi.
– “Kullarım benden ne istiyorlar?”
– Cennet istiyorlar.
– “Cenneti görmüşler mi?”
– Hayır, yâ Rabbi! Vallahi onlar cenneti görmediler.
– “Ya cenneti görseler ne yaparlardı?”
– Şayet cenneti görselerdi onu büyük bir iştiyakla isterlerdi, onu elde etmek için büyük gayret sarfederlerdi.
– Bunlar Allah’a neden sığınıyorlar?”
– Cehennemden sığınıyorlar.
– “Peki cehennemi gördüler mi?”
– Hayır, vallahi onlar cehennemi görmediler.
– “Ya görseler ne yaparlardı?”
– Şayet cehennemi görselerdi ondan daha çok kaçarlar, ondan pek fazla korkarlardı.
Bunun üzerine Allah Teâlâ meleklerine:
– “Sizi şahit tutarak söylüyorum ki, ben bu zikreden kullarımı bağışladım” buyurur. Meleklerden biri:
– Onların arasında bulunan falan kimse esasen onlardan değildir. O
buraya bir iş için gelip oturmuştu, deyince Allah Teâlâ şöyle buyurur:
– “Orada oturanlar öyle iyi kimselerdir ki, onların arasında bulunan kötü olmaz.”
( Hadis-i Şerif , Buhârî, Daavât 66. Ayrıca
bk. Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 251-252, 358-359 Müslim, Zikir 25.
Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 129)
“Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd”
(Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in tebasina (ona tabi olanlara)
yeniden can ver . Daha önce İbrahim’e ve Tebasina verdigin gibi. Bunlar
icin (Bu ceşidliliği bize verdiğin için) bütün hamd ve teşekkürlerimiz
sanadır.)
“Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd”
(Allah’ım! Muhammed’i ve Tebasini (ona tabi olanlari) çoğalt. Daha önce
İbrahimi ve tebasini (ona tabi olanlari) çoğalttığın gibi’. Bunlar icin
(Bu ceşidliliği bize verdiğin için) bütün hamd ve teşekkürlerimiz
sanadır.)
Yolculugumuza başliyoruz :
Allah’u Teâlâ Hazretlerine vesile aramak, vesile edinmek yani tevessül
ile ilgili özellikle münkirler tarafından birçok yazı kaleme alınıyor.
Vesile edinmeyi, vesile edrek dua etmeyi, himmet istemeyi inkar ediyor
ve şirk olarak kabul ediyorlar.
Fatiha Suresinde okuduğumuz “Ancak sana kulluk eder, ancak senden yardım
isteriz” ayeti kerimesini okuyarak “Hem Ancak Allah’tan yardım isterim
diyorsun, hemde şeyhten yardım istiyorsun” diyorlar.
1404- وعنهُ رضي اللَّه عنْهُ قال : قالَ رَسُولُ اللَّه صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم : « لا تَجْعلُوا قَبْرِي عِيداً ، وَصلُّوا عَلَيَّ ،
فَإنَّ صَلاتَكُمْ تَبْلُغُني حيْثُ كُنْتُمْ » رواهُ أبو داود بإسناد صحيح
. 1404.
YineEbû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kabrimi bayram yeri haline çevirmeyiniz. Bana salâtü selâm getiriniz.
Zira nerede olursanız olun sizin salâtü selâmınız bana ulaşır.”
( Ebû Dâvûd, Menâsik 97)
Burda kasededilen aynen hacerül esvedin önündeki, öpecen diye biribirini
ezip, ittirip kakanlar gibi, kabrimide öyle hengame yerine cevirmeyin,
zira sizin bana salavat getirmeniz, siz nerede olursaniz olun, bana
ulaşir. cünkü Allahin melekleri vardir, onlar bana iletir dedi. ve
bununda kaynagin baştaki hadisde gectigi gibi, yerüzünde gezip zikir
arayan görevli melekler varmiş, nedir o melekler peki, işde ulvi ruhlar.
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Allah size yardım edip rızık veriyorsa, bu, aranızdaki zayıflar sâyesinde değil midir?”
( Hadis-i Şerif , Buhârî, Cihâd 76 )
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Fakirleri kollayıp gözetiniz. Aranızdaki zayıflar sâyesinde Allah’dan yardım görüp ve rızıklandığınızdan şüpheniz olmasın.”
( Hadis-i Şerif , Ebû Dâvûd, Cihâd 7)
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Allah bu ümmete, aralarındaki zayıfların duası, ibadeti ve ihlâsı sebebiyle yardım etmektedir.”
( Hadis-i Şerif , Nesâî, Cihâd 4 )
Öyle Vesile aramak olmasaydı Allah’u Teâlâ Maide suresi 35 de: “Ey âiman
edenler Allah’a ulaşmaya yaklaşmaya vesileler arayin” dermiydi.
Yine bazı inkarcılar bu ayeti kerime işlerine gelmediği için: “Bu
vesileden maksat ibadetlerdir ve insanın amelleridir” demektedirler.
Bakın Allah’u Teâlâ başka bir ayeti kerimesinde ne buyuruyor:
“De ki: “Onu bırakıp da ilâh diye ileri sürdüklerinizi çağırın. Onlar,
başınızdaki sıkıntıyı ne kaldırabilirler ne de değiştirebilirler.”(İsra
56)
“Onların yalvardıkları bu varlıklar, “hangimiz daha yakın olacağız” diye
Rablerine vesile ararlar. O’nun rahmetini umarlar, azabından korkarlar.
Çünkü Rabbinin azabı gerçekten korkunçtur.” (İsra 57)
Allaha Yaklaşmak icin Takva icin Vesile Aramak Nedir?
Bu konuya bizim tefsirimiz ise :
Ben mesala terzi olsam, ve elbise dikmek icin kumaş kesecegim, amma
elbise dikebilmek icin, düzgün ve belli bir şekilde kesmem lazim. belki
kenarindan yirtarsamda kesilir amma, benim onu bir ceket bir pantalon
dikebilmek icin, belli bir şekil ve kalip üzre kesmem lazim. ve o yüzden
düzgün kesmek icin, ne kullaniyorum? tabiki makas ve kalip, ve makassiz
elimle olurmu bu iş? yine dikecen igne lazim iplik lazim, belki
elimlede dikmeyecegim makina kullnacagim.
o zaman ne kadar vesile kullandim şu elbiseyi dikmek icin. sen aldin
pazardan bir elbise giydin, amma o elbise sana gelesiye kadar ne kadar
vesileler aracilar ve araclar onu elbise yapti. Hani Allah settar idi,
Allah settardir yani örten giydiren ? deyince Evet settar örten bürüyen,
giydirende Allah, amma Allah bu dünyada giyme işlemi cin, bu kadar
vesileyi mecbur kildiysa!
Dikkkaaaaat : O zaman sende ciplak
dur, bekle o zaman, Allah beni kendi gelsin giydirsin diye, cünkü Allah
settardir de ve bekle dur ,gelipde seni bir giydiren olmadan, biri seni
giydircekmi, ahmakligin lüzumu yok. Yine mesala köy kuyulari, yani
serenli kuyudan su cekmek icin, serene zincire kovaya yahut tulumbali
kuyudan su cekmek icin, tulumbaya ihtiyac var. Eger ben o vesileleri,
yani yardimcilari kullanmazsam, her susadigimda, kuyuya inip, kuyudan
direk icip, sonra kuyudan cikmam lazim gelmezmi. ve bütün köyün böyle
kuyuya indigini cikdigni düşünebilirmisin. ve hadi sen indin icdin,
kücük cocuklar nasil incekde icecek suyu, neymiş şeyh yokmuş vesile
olamazsmiş, onlar kendini kurtarisnda başkalarini kurtarmaya kalsin
diyen ahmaklar var.
Sana bu vaazimizin ulaşmasi icin, yine internete, bilgisayara, yada
laptopa, yada tablete, yine elektrige, yine kullanma bilgisine, yine
okuma yazmaya, yine göze, yine akila, onlarin aklin ve gözün elin kolun
calişmasi icin, insan benzini yiyeceklere, o yiyecekleri ekip bicecek
ciftciye, yine güneşe suya aya dünyaya,……….. ihtiyacin var
degilmi? hani vesile yokdu. Allahin kanunu yasasi bu, ahmak trottel .
Yani bir damla suyu vesilesiz aracisiz ve aracsiz icemezken, Allahin salih kullari nasil vesile olmasin.
Lan dangil angut ,peygambere iman etmen demek, zaten Allah ile araya
peygamberin girmesi demek . eger peygambere iman etmzsen, imanin tam
degil ,öyle olunca, Allah ile arana peygamber giriyorsa, bu dini sen
peygamberden ögrendin ise, bir zamanlar insanlar o peygambere “sen
kimsin biz senin peygamberligine inanmiyoruz” diyeneler vardi. yani O
da, bu dini mübini, insanlara anlatmak icin, inandirabilmek icin neler
cekdi. kuranin bir kitap nüshasi yok, öyle bir delil yok, peygamberin
ben “ben peygamberin” demesine inandik. “bunlarda kuran ayetidir”
dediklerinede kuran diye inanmadikmi zaten, ahmak adam. öyleyse, sen
dini bile peygambersiz bilemezken, Allah dinini anlatmak icin bile
peygamberlerini meleklerini, Cebraili vesile kildiysa, sen niye
“Muhammedi ve Kurani ve Allah i” daha iyi anlamak icin vesile
aramiyorsun. evet bircok şeyhin diyen mehdiyin diyne peygamberin diyen
şarlatanlar var bu gün, amma hicbir zaman, görme duyusu alinmamiş akilli
insan, siyah ile beyazi ayirt edecek kuvveden mahrum degildir, iyi ile
kötüyü ayirt edecek bir firaset, her insana FITRATEN koyulmuşdur. o
zaman kim gercek Allah adami, kim degil akilli bir insan, anlayabilir
ancak kör cahiller bilemez, yani summun bukmun olmuş ahmaklar haric.
—oOo—
Allah da Vesile Kullanirmi?
Ve edebdendir ki: cocuk icin “benim degil yaradanin” denilir. Halbuki
Allah, o cocugun dogmasi icin, beni vesile kildi ise, beni ona baba
eylediyse, cocuk yeri gelir benim derim, amma ince düşününce yanliş
anlamamalarin ve nazarin önüne gecmek icin işde: “benim degill
yaradanin” deriz. yaradaninmi benimmi o cocuk? ben tohumu attim, ve
benim dedim, halbuki onun yartilmasinda, benim ne kadar emegim var. yine
annesinin cok emegi var dersek, anneside yedi icdi karninda cocuk
büyüdü, o yedikleri icin bircok vesileler lazim degilmi. yine o zaman,
Allah sünnetullahinda böyle vesileler kullaniyorsa, sana ne oluyorda
ahmaklik edip, aracilari yardimcilari yok sayiyorsun . Bu ancak senin
dangilligin, ve kurani yanliş anlamandir, o ayeti yalniş yerde misal
gertiremendir, yani fatihadaki ayeti.
ve yukrdaki misaldeki terzi, “kumaşi ben kesdim” diyecekdir, halbuki omu
kesdi, makasmi kesdi, yoksa makasinda, elinde, ayaginda, ve o kesen
terzininde Rabbi olan Allahmi kesdi? evet ve Tasavvufa göre “la mevcuda
illa hu ” kurali geregi, Allahdan gayri bir varlik yok ise, makasdada
Allah var, terzidede, elde ayakdada. öyleyse Allah kesdi, amma Allah o
terzinin eli ile kesdi, o terzi ilse eli ile amma yine eli yerine
makasla kesdi, oda bir vesile ve arac kulllandi, silsile halinde
vesileler zinciri yani. ve onu vesile kildi, ve onunla o elbise ile bir
adami setreyledi giydirdi . Hadi tohumu ekmede, bugdayi ekmede, bicmede,
sana gökten hun insinde ye bakalim! işde böyle calişma gayret etme
gökden incek diye birleri vercek diye bakarsan dünya etyopyanin durumu
olur, ve sen öyle allah de dur calişam gayret etme, ve sana o zaman
ancak dangillik yakişir.cünkü
وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَى
Ve en leyse lil insâni illâ mâ seâ.
“İnsan için ancak çalıştığı vardır.” NECM Suresi 39. ayet
Fenâ-fiş-şeyh -Fenâ-fir-resul – Fenâ-fillah
Allah ne buyurdu “insan icin ancak kazandigi vardir calişip cabaladigi, kazandigi vardir” ayetine ne mana vermek lazimdir.
ve Allaha yaklaşmak icin vesileler aramamiz lazimmiş, birinci vesile
sidretil müntehaya kadar gidebilen, ilk insan muhammed, ve en yakin
giden muhammed. ve birinci vesile muhammed, peki bizi muhammede kim
yaklaştircak, işde onlar peygemberin sünnetelrini, ne icin ne sebeble
yaptginin bir manasini bilen ve onlari ihya edip yaşayyip canli tutan
alim insanlar ikinci vesile. ve onlari şeyh kabul etmek, ve onlarin
yaptigini yapmak, işde bize muhammedi tanitir. ve muhammedden geriye
bize kalan neydi “sünnet ve kuran ve onun ehli beyti yani onu en yakinen
bilenler ve onlarin devam eden soyu” ve kuran ve sünneti yaşamak
muhammedi bilmekdir. ve yani mesela, insan sevdiginin giydigi gibi
giyme, sacini öyle kesdirme, öyle koku sürünme, öyle giyinme gibi
sevdigi begendigi insani kendine örnek ve rehber edinme hali vardir
veyani yeni yüzyül ifadesi il e onun fanlari olmak.ve Muhammedi rehber
etcek olanda, onun yedigi gibi yiyip, giydigi gibi, veya onun neyi nasil
yaptigini, ne icin öyle yaptigini bilerek yapanlar, onun takip etmiş
funlaridir, ve öyle olunca
Fenâ-fiş-şeyh: demek, çayin icndeki
şekerin, kariştrilinca kaybolmasi, fakat icince onun, yani çayın tadi
olmasi gibidir. ve şeyhde fani olanda, sanki o gibi yürür, o gibi
söyler, o gibi giyinir,… ve böylece “O= şeyh”, “şeyhde=O” olmuş
gibidir çay ile şeker biribirine karişmişdir, yani ayirt edilemez hale
gelmişlerdir.
ve yine şeyh eger, gercek şeyh ise, o ise o yaptiklarini, muhammed yapti diye yaptigi icin, O şeyh dahi Fenâ-fir-resul:yani rasül çayında erimiş olan şeker gibidir, ve o muhammedi taklid etmekdedir. ve öyle olunca Rasulullah ise
Fenâ-fillah: makamindadir. Yani
Allah da fanidir,yani her yaptigini, Allah öyle emrettigi icin yapandir.
o yüzden Ebu Hureyre radiyallahu anh bir seferinde, peygamberin her
hareketini yazinca muhammed: “yaz ya ebu hureyre, benden Allahin
emrettigi dişinda bir fiil vuku bulmaz.” dedi. yani
وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى
Ve mâ yentıku anil hevâ. İn huve illâ vahyun yûhâ.
Ve o, hevasından (kendiliğinden) konuşmaz. (O’nun söyledikleri), sadece O’na vahyolunan vahiydir.
NECM Suresi 3 ve 4. ayet
ve yine o veli olan Allah adamlari icin kuranda buyrulurki:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ مَن يَرْتَدَّ مِنكُمْ عَن دِينِهِ
فَسَوْفَ يَأْتِي اللّهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ أَذِلَّةٍ
عَلَى الْمُؤْمِنِينَ أَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِي
سَبِيلِ اللّهِ وَلاَ يَخَافُونَ لَوْمَةَ لآئِمٍ ذَلِكَ فَضْلُ اللّهِ
يُؤْتِيهِ مَن يَشَاء وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
Yâ eyyuhâllezîne âmenû men yertedde minkum an dînihî fe sevfe ye’tîllâhu
bi kavmin yuhıbbuhum ve yuhıbbûnehû ezilletin alâl mu’minîne eizzetin
alâl kâfirîn(kâfirîne), yucâhidûne fî sebîlillâhi ve lâ yehâfûne levmete
lâim(lâimin) zâlike fadlullâhi yu’tîhi men yeşâu vallâhu vâsiun alîm
MAİDE Suresi 54. ayet
Diyanet İşleri meali
Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların
yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da
Allah’ı severler. Onlar mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı
güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir
kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah’ın bir lütfudur.
Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.
MAİDE Suresi 54. ayet
إِنَّ شَرَّ الدَّوَابَّ عِندَ اللّهِ الصُّمُّ الْبُكْمُ الَّذِينَ لاَ يَعْقِلُونَ
İnne şerred devâbbi indallâhis summul bukmullezîne lâ ya’kılûn.
Muhakkak ki Allâh indînde canlıların en şerrlisi, aklını kullanmayan (taklitle yaşayan) sağırlar ve dilsizlerdir (ahmaklardir).
ENFAL-22 ayet
TAKLiDi iMAN – TAHKiKi iMAN
bu ayetde, öyle sünneti kurani anlamak, taklid ile olmaz, taklid yapila
yapila taklidi imandan tahkiki imana ulaşmak icindir. önce şeyh taklid
edilir, sonra onunla muhammed taklid edilmiş olur ,onunla ise, Allahin
kainata koydugu yasalara uyulmuş olunur. yani o zaman büyük kitap
yaşanmiş olur. büyük kitapsa gecenki sohbetlerde dedigimiz gibi
sünnetullahdir. Allahin sünnetdir Ve FITRATTIR yasalaridir.ve insan bu
ayet ilede düşünmeye, ve o taklid ettiklerimizi, tahkike gecirmek icin,
onlarin ne icin yapildigini düşünüp bilmeye sevkeder.
ve gül mevsimi gecince yapraklarini döker toprak olur. oysaki aklini
kullanan bir insan, oniki ay gül koklamk istiyorsa, o gül gül, gül
actigi mevsimde actigi gül yapraklarini toplar, ve onlarin yagini
cikarirki, o öz ve yagi, cebine veya evinin bir köşesine koyunca, ne
zaman cani gül koklamak isterse, cikarip acip koklar. yani öyle salak
salak, gül acinca bakarsan ve yagini cikarmak gibi akillilik yapmazsan, o
yaprak dökünce, bir daha gül koklamak icin, bir mevsim beklersin. ve
muhammed bekaya göcdü, sen daha muhammed balindan tatmak icin, onun
yeniden dogmasini bekliyorsan, yani cenneti beklersen yanilirsin, oysaki
o tohum verdi hergün ayri bir demde, ayri bir yaratiliş ile
yaratilmada, cünkü rabbim öyle buyuruyor.
يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ
Yes’ eluhu men fis semâvâti vel ard(ardı), kulle yevmin huve fî şe’nin.
Göklerde ve yerde olanlar, O’ndan isterler (dilerler). O hergün (her an) bir şe’n (ayrı bir tecelli, yeni bir oluş) üzerindedir.
RAHMAN Suresi 29. ayet
وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ أَرِنِي كَيْفَ تُحْيِي الْمَوْتَى قَالَ
أَوَلَمْ تُؤْمِن قَالَ بَلَى وَلَكِن لِّيَطْمَئِنَّ قَلْبِي قَالَ فَخُذْ
أَرْبَعَةً مِّنَ الطَّيْرِ فَصُرْهُنَّ إِلَيْكَ ثُمَّ اجْعَلْ عَلَى
كُلِّ جَبَلٍ مِّنْهُنَّ جُزْءًا ثُمَّ ادْعُهُنَّ يَأْتِينَكَ سَعْيًا
وَاعْلَمْ أَنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
Ve iz kâle ibrâhîmu rabbî erinî keyfe tuhyil mevtâ kâle e ve lem tu’min
kâle belâ ve lâkin li yatmainne kalbî kâle fe huz erbeaten minet tayri
fe surhunne ileyke summec’al alâ kulli cebelin minhunne cuz’en
summed’uhunne ye’tîneke sa’yâ(sa’yen), va’lem ennallâhe azîzun hakîm
Diyanet İşleri: Hani İbrahim, “Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini
göster” demişti. (Allah ona) “İnanmıyor musun?” deyince, “Hayır
(inandım) ancak kalbimin tatmin olması için” demişti. “Öyleyse, dört kuş
tut. Onları kendine alıştır. Sonra onları parçalayıp her bir parçasını
bir dağın üzerine bırak. Sonra da onları çağır. Sana uçarak gelirler.
Bil ki, şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
BAKARA-260 ayet
Dagdan akip gelen irmaklar vardir,irmaklar nehirlere karişir, nehirler
ise denizlere, denizler ise okyanuslara. yani dagdaki bir ölü kuş, o
dagin suyuna karişinca, onun akip gelmesi o su ile olur, ucarak olmaz,
ve gelirken ve geldigi irmakda, veya nehirde, veyada denizde, ordada
olmazsa en son okyanusdan buhar olup yüze cikabilrse, sonrada yagmur
olup, Allah onu dogacagi yeniden bitecegi yere rüzgari ile sevkeder, ve
mikail aleyhisselam, rüzgarlari süre süre, o o kuşun suya karişip
buharlaşip yagmnur olcak tanesini, incegi yere götürür. orda yagmur
olur, topraga iner. ve orda ise. bitki olup bedenlere girip can olur. ve
varmi bundan başka bir yol. hadi daga kuşu ezde at nasil geri gelcek
ahmak, neden ez dedi, yani topraga suya kolayca karişmasi icin. ve eridi
cürüdü toprak ve suya karişdi, ve böylece yeni yerine vasil oldu. orda
ise bir bedene girip yeniden can buldu.amma bu can yeni bir kuş amma bir
hayvan veyada insan.
—oOo—
HiNDULARIN iNEGE TAPMA SAPMASI
Allah inegi yaratmiş, ve Allah, inekdede tecelli ediyor. yine köpegi
yaratmiş, köpekdede teceli ediyor, amma bunun icin , Allah, haşa inekdir
olmaz. Allah, haşa köpekdir olmaz. Allah hepimizde tecelli ediyor amma,
gel gelelim, ahmak hindu, işde bunu anlayamadigindan, Allah inekdede
tecelli edince, onda tecelli ediyor degil, Allah, haşa huzur inekdir
anlamiş, ve inege tapar olmuş. yani bir kücük nüans farki neleree mal
oluyor yani.
Yani Allah her ne kadar inekde tecelli etsede, Allah , haşa inekdir olmaz, yahut insanda tecelli etsede, insan “halifeyi ruyu zemin” de olsa, insan haşa Allahdir olmaz veya Allah, haşa insandir da olmaz, “enel hak” yorumlamalarini,
akillarin almadigi taraf, ve yanliş anlayanlar cok yani. cahil ve
akilsizlari ahmaklari aklini kullanmayanlari kandirmak cok kolay,
nitekim musa vakti akilsizlari, musa dagdan inesiye şeytan kandirip
buzagiya tapdirmadimi?
PARAYA VEREN DÜDÜĞÜ ÇALAR
ve bugün neymiş F16 larimiz gece ucamiyormuş, ve bizim mühendisler, ona
gece görüşü eklemişmiş. lan angut, kimi kandiriyorsunuz, nasrettin ne
dedi “parayi veren düdügü calar”
demedimi, sen iyi para verseydin iyi ucak alirdin, az para verip, ucuz
ucak almiş ki, senin başindaki üc kagitcilar, işde böyle gece görüşü
bile yok. yeni araba alanlar bilir, eger iyi para verirsen, camlari
otamatik, direksiyon servolenk, bilmem halojen lambali, kapilar
otamatik, daha bir cok extrasi olan arabada alabilirsin, yahut arabada
takilcak yerler var amma, o cam otamatigi kapi otamatigi takilmamiş,
ucuz arabada var. sen paradan haber ver, az paraya ucuz versiyon, iyi
paraya en lüks versiyon, ve bunlar neymiş sanki Bu F16 larla bizi
kaziklamişlar gibi lansediyorlar insanlara. cahili kandirmak kolay, gel
bizide kandirda bakalim trottel beyinsiz dangalak. olabilir, bizimde bir
tarafmiz belki kör sagir kalabilir, ama işde Allah o yüzden
إِنَّ شَرَّ الدَّوَابَّ عِندَ اللّهِ الصُّمُّ الْبُكْمُ الَّذِينَ لاَ يَعْقِلُونَ
İnne şerred devâbbi indallâhis summul bukmullezîne lâ ya’kılû
Muhakkak ki Allâh indînde canlıların en şerrlisi, Ahmaklardir yani
aklını kullanmayan (taklitle yaşayan) sağırlar ve dilsizlerdir. veya
ahmaklardir demiyormu.
ENFAL-22 ayet
TASAVVUF VE MÜRŞiDi KAMiL
işde gecenki vaazda nefsi kamile den bahsettik ve gelelim “mürşidi kamil”
e yani kamil ve kamile fark nerede dişi ve erkek ve nefsin isimleri hep
dişi isim raziye marziye buraya gelince hem dişi hem erkek yani hem
kamil hem kamile var daha önce “nefsi raziye” ve “RIZA” makami var yani
işde
insan ya içe dogru erer, bedenden içeri doğru seyri süluk edip, ice
dogru erer ve dişi olur ve dogacak yeni versiyonu dişi yani kiz cocuk
olarak dogar. yahutda, dişa dogru hareket edip, kainati okur fizik der
tabiat ana der darwin der bilmem ne der ve dişa dogru okur büyük kitabi
ve er olarak dogar, erkek cocuk olur onun yeni versioyonuda. yahutda
öyle kamil kimseler vardirki, onlar hem ice, hemde dişa dogru gidebilir,
istedigi zaman, ve ister oglan, ister kiz olarak dogabilirler. yani ya
zekerli cikinilti, yada rahimli cukurlu dibe dogru. ve hal böyle olunca
dibe dogru günahlari terketmek ile, ve dişa dogru kainatin dişin dogru
ise güneşden ve muhammden dinden uzaklaşarak, yani günah işleyrek
ilerler,son sinuir aşilirsa Allah muahafaza, ve en son kafir karanligi,
ve zulumet ve kara kiş olurlar.
Tasavvuf işde bu içe veya dışa doğru yolculuğu talim eden din ilmidir.
ve mehdi aleyhisselam, hem ileriye dogru, hemde yakina dogru, sınırdır.
yani geri döndüren gökdür. o yüzden rabbim, onun askerlerini ondan öteye
gecmekden muhafaza eylesin. yoksa ondan ötede kaybolursunuz. gece 21
aralikdan daha ileri gidip, hep gece olursa, artik gündüzün hakkina
tecavüz etmiş olur. yani en uzun gündüzde 1/3 yani en az sekiz saat
gece,veya en uzun gecede 8 saat gündüz kalmak zorundadir bu allahin
dünamiza koydugu büy<ük kitaptaki yasasidri sünnetullahidir. ve kadin
ve erkeklikde, en az 7,65 tabancalidir, oda iki şarjör ile en az
“merkür yani 13,316” veya “14 lü venüs” veya “7,65+7,65 =15,25cm, dünya”
veya “mars 16” veya “17 li ramazan davulcusu” ….
Rabbim, mehdi cemaatine, ileriyede geriyede doğru, sınırı aşmamayı nasip etsin.
–oOo—
وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Ve âhıru da’vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.
Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.
–OoO–
Kar©glan
Başağaçlı Raşit Tunca
Schrems, 15 Ocak 2016 Cuma
Original Kar © glan