
Madensel besin nedir? Madensel maddeler nelerdir?
Madensel besin nedir?
İnsan vücudunun %6’sı madensel maddelerden oluşur. Çoğunluk olarak kemik
ve dişlerde bulunan bu madensel maddeler genel olarak dokulara ve vücut
sıvılarına da yayılmıştır. İşte vücudumuzda önemli bir yeri olan bu
maddeler, madensel besinler sayesinde elde edilir. Vücudumuzdaki
madensel maddeler vücuttaki organların düzenli olarak çalışması,
enzimlerin emilimi, kemiklerin ve dişlerin normal seviyelerde gelişim
göstermesi, vücuda alınan bazı maddelerin sindirimi ve sentezi,
vücuttaki asit ve baz dengesinin sağlanması gibi bir çok örnek
sunabileceğimiz konularda etkili rol oynar. Madensel besinlere örnek
olarak ise şu besinleri sıralayabiliriz;
Bitkisel besinler: Sebze, meyve ve ekmek besinlerinin içinde madensel maddeler de mevcuttur.
Hayvansal besinler: Et, süt, yumurta vb. besinler içerisinde bir çok vitamin ve mineralin dışında madensel tuzlar da barındırır.
Madensel besinler : Sofra tuzu, sebzeler, meyveler, et ve süt ürünleri ve su vasıtasıyla vücuda madensel besin alınır.
Madensel maddeler nelerdir?
İnsan vücudunun önemli bir bölümünün su olduğu ancak birçok madensel
maddenin de vücudun yapısında yer aldığı belirtildi. Uzmanlar, su
dengesi ile madensel madde dengesinin bozulmaması için çok dikkatli
olunması gerektiğini, bu dengenin bozulması durumunda ise vücutta
istenmeyen rahatsızlıkların ortaya çıkabileceğini ifade ediyor. İnsan
vücudunun en önemli kısmının su olduğunu, canlılığın olabilmesi için
suyun vazgeçilmez bir madde olduğunu kaydeden uzmanlar, suyun görev
yapabilmesi için tuza gerek olduğunu belirtiyor.
Minarellerden oluşan bir yapı
Tuz :
Madensel madde olarak bahsedilen tuz, sofra tuzudur. Sofra tuzunda
bulunan sodyum ve klorun insan vücudu için son derece gerekli ve faydalı
olduğu belirtilmektedir.
Sofra tuzu olarak adlandırılan tuzun sodyum ve klor elementlerinden
oluştuğunu, bu iki elementin vücutta önemli yer tuttuğunu kaydedildi.
İnsan vücudundaki elementlerin hemen hepsinin önemli görevler yaptığını
ancak fazlalığında ise toksik etkiye neden olduğunu belirten uzmanlar,
gerek eksikliği ve gerekse fazla birikmeyi önlemenin tek yolunun hemen
her türlü gıdanın yer aldığı karışık bir beslenme uygulamak ve
vitaminler de dahil olmak üzere hiçbir ilacı konunun uzmanı bir hekime
danışmadan kullanmamak olduğunu söylüyor. Uzmanlar, vücuttaki madensel
maddeleri ve eksikliklerinde yaşanacak gelişmeleri ise şu şekilde
özetliyor:
Sodyum:
Gıdalarla alınan sodyum ile böbrek tarafından atılan sodyum miktarına
bağlı olarak kanda ve tüm vücutta belirli bir denge içinde bulunur.
Böbrekler, atılan sodyum miktarını değiştirerek belirli bir oranda bu
dengeyi korumaya çalışır. Aşırı terleme ve kusma ile tuz alınmadan aşırı
miktarda su içilmesi kandaki sodyum oranını düşürür, bol tuz yenilmesi
ve az sıvı alınması da bu miktarı normalin üzerine çıkarır. Bunların
dışında, öncelikle böbrek ve böbrek üstü bezi olmak üzere bazı
organların hastalıklarında da bu denge bozulabilir. Vücuttan tuz ve su
eksildiğinde, ağız kuruluğu, halsizlik, tansiyon düşüklüğü, çarpıntı ve
şok görülebilir. Tuz alınmaksızın bol su alınması halinde de, su
zehirlenmesi olarak adlandırılan, adale kasılmaları, çırpınmalar, şuur
kaybı ve koma ile ölüme kadar varabilen bir tablo görülebilir. Potasyum :
Hücrelerin içinde bol miktarda bulunup, kanda ve doku arası sıvılarda
daha az miktardadır. Böbrek ve böbrek üstü bezi hastalıklarının dışında,
kanda potasyum azalması aşırı ishal ve kusma ile idrar söktürücü
ilaçların uzun süre kullanılması halinde görülür. İlk belirtisi kas
güçsüzlüğüdür. İleri derecelere vardığında bağırsaklara ve solunum
kasları dahil olmak üzere tüm kaslarda hareket kısıtlılığı olacak ve bu
da hayati tehlikeye neden olacaktır. Potasyumun kanda yüksek düzeylerde
bulunması, böbrek hastalığı, ciddi yanıklar, kanamalar gibi etkenlere
bağlı olarak idrar miktarının azalması hallerinde görülebilir.
Genellikle fazla bir belirti vermeden kalp üzerinde toksik etkiler
gösterebilir. Bu etki de bazen hayati tehlikelere yol açabilir.
Kalsiyum:
Sağlıklı insanların kanının 100 mililitresinde 8.8 ile 10.4 mg. arasında
kalsiyum bulunur. İnsan vücudunda kalsiyum dengesi, paratiroid bezleri
ve D vitamini tarafından düzenlenir. Öncelikle kemik metabolizması ve
kaslar için gerekli bir madensel maddedir. Eksikliği halinde, dilde,
dudaklarda, parmaklarda duyu değişiklikleri, kaslarda ağrı ve kramplar
görülür. Kalp de bir kas olduğu için kalsiyum metabolizmasından çok
etkilenir. Uzun süreli kalsiyumdan fakir beslenme, kemiklerin
zayıflaması gibi bir sonuç yaratır. Kalsiyumun kandaki düzeyinin
gerektiğinden fazla olması hali, genellikle, paratiroid bezinin
hastalıklarında görülmektedir. Hafif dereceli yükselmeler, fazla bir
belirti vermez. Bu hastalarda sık böbrek taşları görülür. Kalsiyum
yükseldikçe kas güçsüzlüğü, böbrek kireçlenmesi, kemiklerde gereğinden
fazla kireç toplanması gibi durumlar belirir.
Fosfor:
Kalsiyumla birlikte hareket eden bir elemandır. Böbrek, paratiroid bezi
ve hormon düzensizliklerinde, vücuttaki fosfor dengesinde de bozulmalar
olur. Kronik açlıklar, bağırsaklardaki emilim bozuklukları, alkolizm,
devamlı idrar söktürücü kullanılması gibi hallerde kandaki düzeyi düşer.
Tıp dilinde hipofosfatemi olarak adlandırılan fosfor eksikliklerinde,
sinir ve kas ilişkisinde aksaklıklar, kas güçsüzlüğü, kas hücresi
yıkımı, beyin fonksiyonlarında bozulma, koma ve hatta ölüm bile
görülebilir.
Magnezyum
Magnezyum da vücudun önemli elementlerindendir. Kanın bir litresinde 1.6
ile 2.1 miliekivalan magnezyum bulunur. Eksikliğinde, iştahsızlık,
bulantı, kusma, uyuklama, güçsüzlük, titreme, kas seyirmeleri ve
kasılmaları gibi belirtiler görülür. Yüksekliği, böbrek yetersizliği
olan hastalarda, sindirim sistemi tedavisi amacıyla magnezyumlu ilaçlar
verilmesi halinde görülür. Kas refleksleri kaybolur, kalp elektrosunda
bozukluklar görülür, solunum ve dolaşım aksar, şok ve hatta ölüm bile
görülebilir.
Demir:
Toplam olarak erkeklerde 3.45, kadınlarda ise 2.45 gr kadar demir, tüm
vücuda dağılmış olarak bulunur. Bunun yüzde 60-70 kadarı kan
hücrelerinde hemoglobin içinde, yüzde 10-12 kadarı kaslarda miyoglobin
içinde ve enzimlerde, yüzde 15-30 kadarı da, karaciğer, dalak ve kemik
iliğinde depolanmış olarak bulunur. Gıdalarla alınır. Kadınlar her ay
adet kanamalarıyla kan kaybettikleri için, gıdalarında daha fazla demir
bulunmalıdır. En önemli demir kaynağı, et, karaciğer ve dalak gibi
gıdalardır. Gıdalarla az alınması, sindirim sisteminde demir emilimiyle
ilgili sorun olması, kan kaybı gibi hallerle vücutta demir azalması,
kendini demir eksiklği kansızlığı şeklinde gösterir. Bazı hastalıklarda
ya da ilaç şeklinde gereğinden fazla demir alınmasında vücutta aşırı
demir birikir. Zamanında tedavi edilmezse, karaciğer sirozu, şeker
hastalığı, ciltte bronz rengi, kalpte büyüme ve tahribat gibi hayati
önemi olan sorunlar yaratabilir.
İyot:
Vücuttaki iyodun yüzde 80 kadarı tiroid bezinde bulunur. En önemli
kaynağı, deniz ürünleridir. Denizden uzak, deniz ürünlerinin yenmediği
ortamlarda, eğer içme sularında da yeterli iyot yoksa, iyot eklenmiş
sofra tuzları kullanarak gereken miktarı almalıdır. Yeterli iyot
alınmadığı taktirde, iyot eksikliği guatrı denilen bir tür guatr
görülür. Eksikliğin ciddi olduğu hallerde, tiroid yetersizlğine bağlı
ciddi sorunlar görülebilir. İyot fazlalığının sorun oluşturabileceği
için, alınması gereken dozun 20-30 kat fazla çok uzun süreler için
alınmalıdır. Bu da, ters bir etki yaratarak tiroid bezinin çalışmasını
durdurabilir.