
Mehdi ve Altın Çağ – Goldene Zeit
(Kar©glanin 6 Ocak 2019 Vaazi)
Mehdi ve Altın Çağ – Goldene Zeit
(Kar©glanin 6 Ocak 2019 Vaazi)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَلَقَدْ كَتَبْنَا فِي الزَّبُورِ مِن بَعْدِ الذِّكْرِ أَنَّ الْأَرْضَ يَرِثُهَا عِبَادِيَ الصَّالِحُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve lekad ketebnâ fîz zebûri min ba’diz zikri ennel arda yerisuhâ ıbâdiyes sâlihûn
Meali :
Andolsun ki biz, Zebur’da da yazdık ve zikirin sonuna ekledik ki :Yeryüzüne sonunda, salih kullarımız varis olacaktır”
Sadakallahul Aziym ENBİYA Suresi 105. ayet
—oOo—
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Mekke’den
Medine’ye hicret eden Müslümanların fakirleri Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem’e gelerek şöyle dediler:
– Varlıklı Müslümanlar cennetin en yüksek derecelerini ve ebedî
nimetleri alıp götürdüler. Bizim kıldığımız namazları onlar da
kılıyorlar. Tuttuğumuz oruçları onlar da tutuyorlar. Fazla malları
olduğu için hac ve umre yapıyorlar, cihad ediyorlar ve sadaka
veriyorlar, biz veremiyoruz.
Bunun üzerine
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Sizden önde gidenlere yetişebileceğiniz, sizden sonra gelenleri
geçebileceğiniz, sizin yaptığınızı yapanlar dışında herkesten üstün
olacağınız bir şeyi haber vereyim mi?” diye sordu.
“Evet, söyle yâ Resûlallah!” dediler.
Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Her namazın ardından otuz üçer defa Allah’ı tesbih eder, O’na hamdeder ve tekbir getirirsiniz.”
Hadisi Ebû Hüreyre’den rivayet eden Ebû Sâlih’in söylediğine göre,
sahâbîler bu zikirleri nasıl okuyacaklarını sorunca Resûl–i Ekrem şöyle
buyurdu:
“Her birinden otuz üçer defa olmak üzere sübhânallah, elhamdülillah, Allâhü ekber, dersiniz.”[14]
Müslim’in bir rivayetinde şu ilâve vardır:
Birkaç gün sonra fakir muhâcirler Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e tekrar gelerek:
“Zengin kardeşlerimiz bizim yaptığımız zikirleri duymuşlar. Aynını onlar da yapıyorlar.” dediler.
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ne yapalım! Artık bu Allah’ın bir lütfudur, Allah lütfunu dilediğine verir.”
( Hadis-i Şerif , Müslim, Mesâcid 142)
“Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd”
“Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd”
Yolculugumuza başliyoruz :
Çok zamandır Diyoruz ki cennet burada. ve cennet vakti, veya Ahirzaman,
ahiret veya ahiret Yurdu burası. ve Rabbimizin kudretini anlatan bir
örnek vereceğim : mesela televizyonlarda diziler var, ama yabancı
diziler olsun, ama yerli diziler olsun, Ve fakat dizi ya da filmlere
senaryo yazanlar bunu kimden aldılar da yazdılar dersek, ilk senaryo
yazan Tabii ki Cenabı Mevla, ve hem de öyle ki bizim dinimizde biz
İmanın Şartı olarak kadere iman ederiz ki, kader demek Allah’ın sana
yazdığı senaryo, Yani senin filminde Sen, ne oynayacaksın, senin
repliklerin nelerdir, kimlerle birlikte oynayacaksın, ve oyunda neler
kullanacaksın, Bunların hepsine kader diyoruz biz. Oysaki bugünün insanı
buna senaryo diyor, çünkü mesela TRT de bir dizi var, “kalk gidelim”
diye oradaki MustafaAli karakteri için yazılmış bir senaryo ve kader
var, o nun ne yapacağı Ne konuşacağı, kimlerle muhatap olacağı, nelere
sahip olacağı, ne giyecek, ve yiyecek, Ne konuşacağı hepsi senaryo
içinde yazılı değil mi, Senarist Bunun hepsini yazıyor, Hatta
MustafaAli’nin yaptıklarından, Mustafa’Alinin repliklerine kimler ne
cevap verecek, onları da yazması gerekiyor, MustafaAli tek başına
oynamiyor ki. İnsanoğlu elbet bu senaryo işinde, Allah kadar güçlü ve
bilgili olamaz, Mesela bir dizi 2 sene falan sürdümüydü senaryoda
tıkanma oluyor. Artık konu üretemiyorlar, Halbuki Allah, şu an
dünyamızda 8 milyar insan var ise, 8 milyar insana Kader yazmış, yani
senaryo yazmış, Ne yapacagıni, kiminle görüşeceğini, ne giyeceğine, ne
yiyeceğini, Hatta bir bitkiye, bir bardağa, bir çanağa, bir tabağa bile,
Kader yazmış, yani senaryo yazmış, bardak ne zaman kırılıp da çöpe
gidecek, veyahut O bardak hangi dükkana gidip de satın alınacak, orada
bir kader yazmış, kaç sene o evde görev yapacak, nerede duracak, ne
zaman yıkanacak, kaç gün sonra yıkanacak, hepsi bir kader. ve bir adam
oturtsak ve bir tane insanın başından geçeceklerin hepsini, bütün
ayrıntısıyla yazmak için, adama görev versek, adam bunun hakkından
gelemez, ömrü yetmez O nun onlarin hepsini yazmaya. ve Allah’ın
kudretini ve ilminin genişliğini düşünün, hiçbir tıkanma olmadan,
Herkese ayrı kader, her çanağa, tabağa bitkiye, yapraga bile yaprak, bir
karıncaya bile kader yazan Allah. binlerce insana insan, bitki yine
emesela Bir karınca obasındaki karıncaların sayısını düşünüyormusunuz
onların her birine kader yazdığını düşünüyor musunuz, Allah’ın kudreti
karşısında, “Allahu Ekber” denmez de ne denir. En iyi kader Yazıcı veya
senaryo Yazıcı Allah’tır. ve Allah bize de bu ilminden, rahmetinden bir
damla içirmişte, işte bazı insanlar böyle. film ve dizi senaryosu,
veyahut şiir yazarlar, kitap yazarlar, Roman yazarlığı yaparlar, ondan
cüzi bir miktar, bir damla bile değil.
Şimdi değişik bazı meseleleri açıklama getireceğim: Mesela bugün
tutmuşlar, ne imiş, hacamat, yani enseden kan aldırmak sağlıklıymiş
diye böyle İlkel bir yöntemi, sünnet gözüyle, ve yapılması Elzem bir iş
gibi lanse ediyorlar. Lan ahmak, Dün Muhammed, su bulamadığı vakit, taş
ile taharet yapmış diye, Bugün biz taş ile taharet yapmak sağlıklı,
kağıt ile su ile değil de taşlar ile mi taharet yapacağız. kaldı ki bu
işlemde temizlenmek önemli olan, bunun su ila veya kağıt ile yapılması
değil önemli olan, bugün Kağıt bol (tuvalet kagiti yapabilcek
malzemeler var elhamdülillah)o yüzden kağıt ile yapıyoruz. ve yasu ile
veya kağıt ile temizleniyoruz. Yine Muhammed ağız temizliği ve diş
temizliği için misvak kullandı diye biliyoruz. Ve misvak Ağaç kökünden
yapılmış fırça gibi bir şey, Muhammed’in diş macunu ve fırça fabrikası
mı vardı ki, onları kullansın ki, Allah, ona onu gösterdi, o vakitte o
vardı, o imkan vardı, onu kullandı. Halbuki misvak ile dişlerin sadece
bir tarafını fırçalayabiliyoruz, iç tarafı ve üstlerini fırçalamak diye
bir şey yok zaten, onun sünnet olanida öyle ağzınamisavagi koy iki yan
taraflara git gel yapıyoruz, fırçaladık sünnet işledik diyorlar.
Hazreti Muhammed’in amacı, ağız temizliği yapmak. ve bugün Hatta eski
fırçalar bile yeterli gelmedi de, fırça yapan elektrikli aletler
Keşfoldu.dönerek icini dişini kiyisini köşesini hertarafini
fırçalayabiliyor. ve bugün Hala biz misvak en sağlıklı olan bu mu
diyecegiz? Yoksa Dişin Her tarafını, aralıklarının içini dışını
temizleyabildiğimiz fırça ve macun larımı daha faydalı diyeceğiz. Bunda
gaye amac ağağızı temizlemek mi? yoksa sünnet ve ibadet yapmak mı
Muhammed’in amacı, sevap kazanmak değil, ağzının temizliği, dişlerinin
zarar görmemesi, ve yine ağzının kokmamasını sağlamaktı, amaç ve gaye
bu idi.
Yoksa bundan Seninle benim sevap kazanmam değil gaye ve amaç. Öyle
olunca hacamat meselesi de bu minvalde yani, ve Muhammed vaktinde
bugünkü gibi kan aldırmak, alıp, birde onu başkalarına kan verme şekli
ile, faydalı olma sistemleri olsaydı, Muhammed bunu yapmayıp da, enseden
mı kann aldırirdı. bugün ağzını dilini damağına temizleyebilen
hassas fırçalar ve macunlar varken, hala ağız sağlığı için en sağlıklı
misvak mı diyeceğiz. misvak dediğin ağaç kökü, 2 fırçala dişleri
dökülüyor, sonra ıslak kalıyor mikrop Barındırıyor, yani amaç ve Maksat
nedir bilmeyen İnsan, işte bunu yok sayip, sevab ve ibadeti öne çıkarıp
ve bundan çok sevap aldığını zannediyor. Ama bundaki gercek mana ve
maksat ise Ağız Sağlığı ve diş hastalığından korunmak, ve ağız kokusu
ile başkasına rahatsızlık vermemek, ve diş hastalığına tutulup da, diş
çürümesi ile acı ve ağrı çekmemek, vecürük dişli bir yüz vizyonu yerine
görünüşününde temiz ve güzel olması, yoksa bundan Gaye cennete
götürecek sevap kazanmak değil. o zaman Muhammed bunu ahiret için
değil, bu Dünyası için yapmış olduğu bir amel. bunu ağız temizliği
yerine misavak sevap alma sistemini Üstün gören ahmaklara ben ne
diyeyim. Evet Misavak kullanmakda Kötü değildir, faydalıdır, faydalı
tarafları vardır, ama şu günün şartlarında o tedavülden kalkmıştır. Eğer
öyle olmasaydı, biz eski televizyon ve kocaman radyolarda kalırdık, ve
bugün LCD televizyonlara geçmezdik. eski makbul olsaydı Osmanlı ayakta
dururdu , bak Tayyip amcamız, Osmanlı gibi 600 senelik falan değil, 100
senelik cumhuriyeti bile beğenmedi de, rejimi değiştirmeye kalkıyor, ama
yaptığı da yanlış, ileri gitmek yerine geri gidiyor ve padişahliga
geri dönüyor. ve hacamat meselesinde de Muhammed vaktinde elinden
kolundan kan aldirip kan vermek sistemi olsaydı, Elbette ki Muhammed
elinden kolundan kan aldırirdı, yoksa enseden, tehlikeli bir yerden,
böyle bir amele kalkışmazdı. Yani orası bütün damarların toplandığı
yer, sinirlerde orda, bütün hepsi orada, sinir sisteminin damarlarin
hepsinin toplandığı yer, birisine bir zarar gelse, ya felç olursun, ya
kolun tutmaz, ya ayakların tutmaz…
Anlatıyoruz anlatıyoruz, Bazı insanlar anlamamakta direniyorlar, ve
anlattığımız robotlar vaktinin, huriler vakti olacağını kabul
etmiyorlar, buna itiraz ediyorlar, bunun tehlikeli olacağını savunuyor,
ne teknolojiyi kabul ediyorlar, ne de diğerlerini kabul ediyorlar. ileri
gidip daha medeni devletler seviyesine ulaşmak yerine, Osmanlı
imparatorluğu’nu iyi gösterip, eski padişahlığa dönmeyi çare
zannediyorlar. Madem Osmanlı dönemi çok iyi bir dönem, o zaman bunu
isteyen insanlar, ellerindeki cep telefonunu bırakacak, evlerindeki
interneti kapatacak, evlerindeki televizyonları kapatacak, Hatta Öyle ki
bakkaldan makarna bile almayacak, kendi eliyle erişte yapıp öyle
yiyecekler, hazır Gıda almayacaklar, Çünkü o fabrikaları kuranlar,
Medeni insanlar, ve Medeniyeti geliştiren insanlar, Madem Osmanlı çok
Medeniyette gelişmiş insanlar di, o zaman bu yeni modern denilen
insanlari siz kabul etmiyorsanız, o zaman Onların yaptığı teknoloji ve
Medeniyeti kullanmayacaksınız, Osmanlı Osmanlı yaşayacaksınız o zaman.
Bizim insanımız hem medeniyeti kabul etmez, hem de en sonunda,
medeniyetin içinde yüzmeye kalkar,elinden cep telonu düşmez oldu,faceden
tweten instagramdan cikmaz oldular, yüzüyorlar onun icinde yani.
Tasavvuf ehlinden Birisi bir sohbetinde diyor ki istanbul’da 50 metre
yol gidemiyoruz, her 50 metrede kasis ve tümsek var, ve bu kasis ve
tümsekler işte kainatta da bizim önümüze konulmuş engeller olarakdan
karşımıza çıkıyor diyor. Aslında işte gel Avrupa’ya ya da medeniyetli
ülkelere, neden bunların ülkelerindeki sokaklarda bu kasislerden yok,
Varsa bile, oralara yabancı devletlerden kural tanımaz insanlar gelmiş
de, onların sebebiyle konmuştur zaten. Yoksa Medeni devletlerin
sokaklarında böyle kasise ihtiyaç yok, çünkü insanlar kurala uyar,
kanuna uyar, bizim milletimizin insanı, Şehir için de 80km ve 100km HIZ
ile gidiyor, biri çıkarsa çarparım diye düşünce yok. o yüzden de hatta
bizim Sandıklı’da kaldırımların boyu 50 yada 70 santim yükseklikte,
engebeli koşu yapar gibi, in çık in çık, Avrupada, buradaki Kaldırımlar,
20 santim bile değil, İnsani hiç rahatsız etmez yürürken, neden
Bizimkindekiler yüksek, Çünkü arabayla gelip de kaldırımdaki insana
çarpmasın diye. bu kadar ahmakların bulunduğu yerdeyiz yani. adam önlem
almak için Kaldırımı yüksek yapıyor. Kim, kaldırımdan gidene, arabayla
gelip çarpmasın diye, çünkü Kural tanımadıysan, şehir içi 80km 100km
İşte bu kasisleri de, bu şehir içi böyle hızlı gidenler, kazaya sebeb
olmasınlar diyerekten tümsek yapıyorlar. Ona rağmen iki tümsek arasında
80km-100km gidenler var. ama hala Kural tanımıyor. ahmak tam ahmak.
Eğer bu ülkede şehir içi hız tahdidi 50km ise, sen 50km yerine 8okm veya
100km ile gidiyorsan, sana Müslüman denmez. Çünkü kuralı çiğnedin, o
da demek oluyor ki, bu Kural ha Kur’an i çiğnedin, ha trafik kuralini
çiğnedin. Çünkü Kur’an’da kurallar zinciri değil mi?Kuran daki kurallari
Kimin yararına kurallar, insanların yararına, Peki bu trafik kuralları
insanlara zararlı kurallar mi da, onlari çiğniyorsun.
işte bu kasis ve tümseklerde, bu kural tanımaz insanlar, kurala uymaya
mecbur olsun diyerekten konulmuş engeller, ama hala kural tanımaz insan
yine de kural tanımaz. aşağıya bir video ekledim, bir tane köpek, üç
dört yaşındaki çocuğa itaat ediyor, sözünü dinliyor, ipini yere
bırakıyor, gidecek gibi oluyor köpek, tekrar dönüyor ona doğru bakıyor
gitme diyerekten, köpek o cocuk işini görüp gelesiye kadar gitmiyor. o
cocugun oyunu bitiyor, geliyor, ipininden tutuyor, tekrar yürümeye
başlıyor köpek. Yani Bu Kural Tanımayan insanlar, bir köpek kadar
olamayan Ahmaklar sürüsü. şimd bunlar sankii Osmanlıci olunca, ileri
seviye mi gidecekler ha. Trafikte kural tanımayan, Allah da tanımaz,
kitapta tanımaz, dinde tanımaz, Ata da tanımaz, ana da tanımaz, babada
tanımaz.
imageman.eu/2019/Q1/Video/K%C3…%20yapan%20%C3%A7ocuk.mp4
Halbuki Allahü Teala insanın serüvenini anlatırken, başlangıcında, onu
bir alaktan yarattık diye tarif ediyor. Peki bu Alak nedir bilir
misiniz? spermin içinde, anne karnına, Anne rahmine dahil olan 1 adet
özel, kendine özel formülü olan, hemoglobin yani, kırmızı kan hücresi
hepsi bu, işte onun anne karnında, rahminde ete dönüşmesi, sonra, kola,
göze, kulağa ve insan bebesi halini almasına Biz tasavvufta : seyri
sülük diyoruz. ve O kan, kırmızı hücre, yani kırmızı renkten mor renge
kadar olan insan yolculuğuna seyri sülük diyoruz. neden mor renk, Çünkü
kan kırmızı idi, hemoglobin kırmızı, ve göz hücresi yapıldığında, göz
hücresinin görebilecek oldugu, görme sınırı mor renge kadar algılama
yapısı var
##########
Temelde, ışığın dalga özelliği gösterdiğini ve bir nesnenin renginin,
yansıttığı ışık dalgalarının frekansı ile ilgili olduğunu hepimiz lise
sıralarımızda duymuşuzdur. Frekans basitçe, birim zamandaki salınımların
sayısı şeklinde tanımlanabilir.
Bir ışık demeti, frekanslarına ya da dalga boylarına göre sıralanırsa,
ışık tayfı ya da elektromanyetik spektrum denilen bir grafik elde
edilir. Bu grafikte yaygın olarak, metrenin milyarda biri olan nanometre
(nm) kullanılır. Bu grafiğin insan gözü tarafından algılanabilen kısmı,
yani görünür ışık aralığı, dalga boyu 400 ile 800 nanometre arasında
olan dalgalardır. Görünür ışık, tayfın ortalarında yer almaktadır.[1]

En son
yapılan hücre göz hücresi ise, o zaman göz hücresinin de göz algılama
dalga frekansı en son mor renk eder, Yani kırmızıdan Mora kadar olan
yolculuğa seyri sülük demiş oluyoruz. Kırmızının Mora dönmesi demek de
kanın akıl ve bilgiye dönmesi demek oluyor ve İslam Kur’an ile bize hep
aklımızı mantığımızı çalıştirmamızı isterken, ve Allah’ta yaratırken
bunu, bu sistem üzere yaratması ile, kan akıl ve bilgiye dönmesi
istenilen yapıda, bu hal böyleyken, kafasını çalıştırmayan, bütün
gruplar hayvanlar ve türler yok olmuşlar, mesela dinozorlar kafalarını
çalıştırsalardı, şu anki dünyanın iklimine ve şartlarına ayak
uydurmasını bilirlerdi, ve hala hayatta olurlardı ki, kafaları akılları
çok küçükmüş ki, şu anda onlardan hayatta kalan ancak, belki kertenkele
kadar küçükler, ve yine timsah gibi biraz büyükler, ve yine onların bir
grubu da sürüngenlerden yılan O grubun dahil olanlarından. yine bunlarda
aynı şekilde Yani, kendi evlatlarını bile yemeyi düşünen bir akıllari
var. evladını yemek veya yiyecek olaraktan görüyor gözleri. peki bunun
insan modelinde örnekler kim? Tabii ki Osmanlı padişahları ve evladını
Osmanlı saltanatı sürsün diyerekten öldüren padişah, Bizim atamız
dediğimiz Osmanlılardan, olmadı mı bu, Kim yaptı bunu, yine kartallar
yavrulayınca, yavrulardan güçlü olan, ayakta kalmak için annesinin
getirdiği mamayı kapmak için, kardeşini yuvadan itip ölümüne sebep olan
grup değil mi ki, Kartallar yılan da bulursa yer, bunu da biliyor
muydunuz, Öyle olunca insan için insan yediklerindendir kurali ve bu
insan için böyle olduğu gibi, hayvanlar için de aynı Kural geçerli,
yılan yiyen yılan ahlakı üzere Yaşar, her ne kadar Osmanlı Kartal Gibi
tepede olsalarda, evladının ve kardeşinin katili olarak Yılan Soyu
olduklarını da göstermiş oluyor. Ve gavur ve kafir dediklerin bunu
bildiklerinden, şimdi Kardeşi kardeşe, müslümanı müslümana katlettirip,
aynı Osmanlı’nın yaptığını devam ettiriyorlar. bu ki, şimdi Suriye’de
katledilenler, orayı onların elinden almaya Kalkan adam mı haklı,
oradaki yaşayanlar mı, Oranın sahibi orada teröristler var diyerekten,
onu işgal edenler mi haklı? dünkü İngilizlerin bütün Adalari işgalinden
farkı nerede bunun. senin yaptığın ayni yani. Osmanlı’nın yaptığını şu
anda aynı sistemi Türklere diğer Müslümanlara uygulayıp, Kardeşi kardeşe
kırdırmak, o zaman İçinizde ya Yılan eti yiyenler var, ya da timsah eti
kertenkele eti yiyenler var ki, Fareler de öyleymiş, acaba fare etimi
katıyorlar yiyeceklerimizin içine falan, evladıni veya kardeşini
öldürmeye Kalkan insanlar var, Müslüman müslümanın kardeşi degilmiydi,
Niye o zaman müslüman müslümanı ile savaşıyor, Türkiye’de Kürtleri
başımıza tebelleş ettiler, Suriye’de öylesine, Irak’ta aynı, İran’a da
aynı politikayı uyguluyorlar bizimle uğraşıyorlar, Biz bunları görüp
insanlara anlatınca da, işlerine gelmediği için, kendi akillari mor
rengin ötesine geçemediği, yani akıllarinı kullanamadıkları için, bir de
bizi deli yerine koyup, deli zannederler.
#############
##############
Hazreti Muhammed için deniyor ki : iki Cihan’ın Habibi, iki dünyanın
sevgilisi, yani ahiretin ve dünyanın sevgilisi, ahiret demek ise,
gelecekteki bir zamandaki Dünya, Hatta o kadar da ileri gidiyorlar ki,
bu dünya ve Kainat onun hürmetine halk olmuş yani yaratılmış. öyle
olmasına rağmen Muhammed den bir Burak keşfetmesi istenmedi, ve hatta O
nun Burak’ın Keşfolmasına kadar dünyada beklemesi de istenmedi, Burak
keşfedilecek bilgiyi başkalarına söylemeside istenmedi, o kim Miraç
ederken, Keşfolmuş bir binek olan bir burağa binerekten, Geçmişten
geleceğe, Mehdi’nin vaktine, yani ahiret yurduna, veya cennete gitti ve
geri döndü, o Burak ile, yani bir binek ile, bir araba ile. Bunu daha
önce anlattık, Burak işte beyaz bir Porsche marka araba veya yine at
simgeli olan diğer araba Ferrari bunu keşfedecek bulacak demiştik. işte
Muhammed’in onu bulumasına gerek yok, o bulunmuşa bindi de gitti, ve
Hz. Mehdi ninde her şeyi bilmesi bulması, veya bulunmasına sebep olması,
görevlerinden birisi değil.
Hazreti Muhammed kendisini tarif ederken dedi ki : “Ben Atam Hazreti İbrahim in duasıyım” dedi.
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Ben, atam İbrahim’in duası, kardeşim İsa’nın müjdesi ve annem Âmine’nin rüyasıyım”
( Hadis-i Şerif , Ahmed bin Hanbel, Müsned, 4/127-128)
Bu Dua da aşağıdaki ayeti kerimede geçiyor. o dua bu ayette :
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
رَبَّنَا وَابْعَثْ فِيهِمْ رَسُولاً مِّنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ
آيَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكِّيهِمْ إِنَّكَ
أَنتَ العَزِيزُ الحَكِيمُ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Rabbenâ veb’as fîhim resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtike ve
yuallimuhumul kitâbe vel hikmete ve yuzekkîhim inneke entel azîzul
hakîm.
Meali :
“Rabbimiz! İçlerinden onlara bir elçi gönder ki onlara, senin
ayetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onlari akıllı ve zeki
kılsın. Şüphesiz, sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.”
(Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 129. ayet)
ve Mehdi Aleyhisselam da, Hazreti Muhammed’in parçası, ve onun
evlatlarından olunca, o zaman Hazreti İbrahim’in duası yine, Hazreti
Mehdi de de tecelli ediyor, o yüzden biz de diyoruz : “Biz de Hazreti
İbrahim atamızın duasıyız, İsa’nın müjdesi ve annem Rabia’nın
rüyasıyım.” Demek ki ol elçi işte size hikmeti öğretecek ve aklınızı
çalıştırmasını öğretecek bilgileri verendir, yoksa onun bunun keşf
olmasına yardımcı olacak bilgiler vermek, onun görevleri arasında değil
ama, yine de biz bazı tiyolar vermekteyiz.
###############
Yine başka bir mesele bazıları Hızır Aleyhisselam’ın kullandığı
teknoloji nin çok Yüksek Teknoloji olduğunu iddia ediyorlar, ve fakat
Fatih Sultan Mehmet döneminde, Hızır Aleyhisselam, Bilmem falancı camide
Fatih ile buluşuyor du diye anlatıyorlar. Eğer Fatih ile Hızır arkadaş
idiyse İstanbul’un fethinde, neden şöyle, o teknolojik ışınlama aletleri
ile, İstanbul’u kolayca fethetmesi için, Sultan Fatih e mesela 10 tane
tank alıp iki tane helikopter alip gidip ışınlamadi da, kolayca
İstanbul Fethi olmadı. hani nerede bunun teknolojisi , Hangi Efsanenin
olduğu yerde böyle bir teknolojiye rastlandı Madem o geleceğe
gidebiliyor, neden Gelecekten Bir şey getirmedi, kendisi görebildiği
gidebildiği gibi, yanında da bir şeyler getirip götürebilir. ve bu
Belkıs hikayesi ve, Belkıs’ın tahtının ışınlanması hikayesi eğer
doğruysa, o zaman Hızır Aleyhisselam onun keşf olduğu zamana gidip,
oradaki alet ile, tank top savaş ucagi ,savaş helikopteri,füzesi,….
ve daha kolay Fatih e Bilmem mesela helikopter alıp gelip İslam’ın bu
zaferi daha kolay kazanmasına sebep olabilirdi. neden yapmamış, Neden
böyle bir teknolojiye rastlanmadı. Hızır Kim? ya da Hızır olmak ne? o
zaman.
Ve bizim tarikimizde yani, Raşidi Tarikatında hızırlık bir makamdır, ve
onun yaptığı görevde öyle Keramet mucize değildir. yardıma muhtaç birini
gördüğün zaman, elini taşın altına koyup, yardım etmendir. Mesela sen
doktor isen, yolda kalbi durmuş birini görünce, bilgin ile hemen
müdahale edip, Kalp masajı yaparaktan, onu tekrar hayata döndürmen işte
sana bağış olmuş bir hizırlık görevi ve sen bunu yapınca işte sen o
kimsenin hızır’ı, yani yardımcısı ve, hazır ve nazır olan Allah’ı oldun
ve, ona yeniden hayat bahşettin. O yüzden Hayatta hiç de öyle mucize ve
kerametler, ve süpermenler, süper kahramanlar aramayın, Mehdi de öyle,
hem de öyledir, yani süper kahrman yani, ve ama, Hemde öyle değildir.
Bak neredeyse her güzel şey akıl ile, ve Aklını kullan kullanan insan
oğlu olarak, gökyüzünde, Tonlarca demiri uçurmayı başardık, uçak
yaptık, helikopteri icat ettik. bu mucize ve keramet ile değil
cancağızım, bu akıl ile, ilim ile, ve aklını kullanan insanlar yaptı,
bizimkiler gibi orada burada kabadayılık yapan, Osmanlıcılık taslayanlar
değil, Kavga çıkaranlar değil, aklını kullanıp, ilim biimle uğraşanlar
yaptı bunu. bak ne güzel, mesela 2 saatte Mekke’ye gidip geleceksin,
Bilmem Amerika’ya 5 saatte gideceksin, Ne kadar güzel bir şey, Nasıl
güzel bir buluş, güzel değilmi?
Yine Tonlarca demiri denizde yüzdürmesine başardılar ve, gemi yaptılar.
gemi mesela, Titanik gemisi gibi, bir şehir kadar büyük gemi yaptı bu
insanoğlu. Allah O gemiyi batıraraktan, İnsan oğlunun aklını hiçe
saymış değil. Kur’an’da Öyle olsa, aklınızı kullanmaz mısınız,
Etrafınıza bakmaz mısınız diye, Binlerce Kere ayetlerde bizi
uyarirmiydı, Allah indinde Titanik ilmi hiçbir şey olsaydı. Halbuki
Allah kullarının daha iyi dereceleri ulaşmasından memnun olan bir zati
Kiram.
Dedik ki, insanın serüveninde, bir kan hücresi Ete döndü, et el ve
kol oldu, sonra insan oldu Sonra insanda beyin, ve beyindeki akıl
halini aldı, ve akıl çalıştığı vakit bunları icat etti. Öyleyse mucize
Keramet aramak boş iştir, hepsi et ve kan tarafından, insanın yaptığı
işlerdir bunlar. Bunun dışında mucize ve keramet aramak, ve kahraman
aramak Hot vuruşluktur.
Zaten Allah Hızır Aleyhisselam ile, Kimin ile kime karşı savaşıyor?
veya kime? kime karşı yardım ediyor? karşımızdakiler kim? Biz kimiz?
Allah kim? peki bu arada ki Hızır kim? sorular cevapsız.
karşımızdakileri de yaratan Allah değil mi? Allah’ın düşmanları mı
bunlar? Başka Allah lar mı var? Karşıdakiler kim? Allah’ın gücü nerede
burada? onlar Allah’tan daha mı güçlüler ki, işleri böyle tersine
çevirebiliyor lar? Peki Hızır Aleyhisselam zamanın son ileri noktasına
kadar gidebiliyorsa, şu an bizim vaktimizde cep telefonu diye bir şey
vardı, kolayca haberleşme aleti. Muhammed’e neden bir tane cep telefonu
götürüp de Muhammed’i her şeyden haberdar etmedi, Muhammed e ve Ashabına
birer tane cep telefonu, Depeyede bir tane anten dikip, Muhammed’i o
devirde mucize ve keramet ile, daha iyi seviyelere getirmedi. Yok böyle
bir şey kardeşim. her şey zamanında, ve zamanın giderlerine de uygun
olaraktan halk ediliyor. söyledik anlattık. Muhammed, vaktindeki
Ashabına Miraç’ta gördüğü Mehdi ve vaktini ballı ballı anlatınca, bütün
Ashab yani onun yol arkadaşlari, ağzının suyu akarcasına orayı özledi,
ve oraya gitmeyi istediler. Firavunlarada Onun yani Mehdi nin Vakti
gösterildi, Onların da ağzının suyu aktı, İşte o yüzden biz Ra’ya
gideceğiz diyerekten kendilerini mumyalattılar. yani bir nevi bugünün
insanlarinin, eger ilerde hastaliklarin caresi, ve ölümün caresi
bulunursa, bizi yeniden kaldirsinlar düşüncesi iule bendelerini
dondurtmalrinin, bir başka minvaldeki yöntemi ile, yani mumya yöntemi
ile sakladilar, RA ve Ra nin vakti, altın çağ, işte bugün, Tek tabanca
Mehdi nin Vakti. ve Buünlerde meselaTanca denilen silah Keşfolduysa,
bugünün iyileri de var kötüleri de var. cennet ile cehennem Ezvaç
halinde, yani eş, birbirinin eşi, Öyle olunca, Cennet nerede? cehennemde
orada. yahut tersiyle, Cehennem nerede? cennette orada. ve aynı minval
ile, iyiler nerede? kötüler de orada. yahut yine tersiyle, kötüler
nerede? İyiler de orada. işte hal böyle olunca, Tabancayı Müminler de
kullanıyor, kötüler de kullanıyor. Mümin ırzıni namusunu, vatanını ve
milletini savunmak için, malını savunmak için kullanıyor. Kötüler ise,
bir yeri soymak, birilerini haksız yere öldürmek, teröristlik etmek
için kullanıyor. Öyle olunca, gerçek Hızır’ın ulaştığı derece ve makama
ve ilme, kötüler da ulaşmış olmalı, öyle olunca, işte haksız rekabet
ederse Hızır Aleyhisselam, kötüler de aynı sistemi kullanıp, iyilere
karşı haksız rekabet edeceklerinden, Allah Buna müsaade etmiyor. öyle
Hızır Aleyhisselam’ın tank top ışınlamasina müsade etmiyor. Bu konuda
bir tane teknolojik kalıntı bulabilir misiniz? yok. Hepsi masal ve
hikaye halinde var ama, bir tane kalıntı yok, haksız rekabet kalıntısı
da yok.
Ve Aslında Kur’an’da, Zaman Yolcuları olarak Ashabı Kehf i tarif
ediyor. ve onlar, zamanın içinde 300 sene kaybolan insanlar olaraktan
gösterilir. Hatta o eski parayı birinse verip te, şehirden ekmek aldırma
istemelerinin de, eski de geçen olay, zamanın sonunda, döndüklerinde
olan olay değil, zamanın içinde kayboldukları bir yerde olan bir olay. O
nların ismi, zamanın 7 parçasının ismidir. zaman denen şeyin 7 tane
parçası vardır, Bir tane de peyk, yani ay gibi uydusu vardır.
Zaman bir elementtir, kararlı bir element, 7 parçadan, 7 kattan oluşur,
Yani aynı elektron yapısı gibi yedi kat, ve bir tane de en sondaki
köpek peyk yani uydu elektron. zamanda pendel eden gidip gelen elektron.
ama bu “zehner diode” dedikleri kaypak element yapısında değildir,
bilakis Kararlı bir elementtir, her bir parçasının ismi de, yemleyaha,
mekselina, Mislina, mernuş, daberrnuş, Sazenuş, kefetatayyuş, ve birde
köpekleri Kıtmir, O da neyi temsil ediyor Güneş sistemimizi. Ve Hazreti
Muhammed dedi:
Ashabı Kehf Mehdi vakti geri dönecekler
“İbni Merdüye, tefsirinde İbni Abbas hadisini merfu olarak tahric etti. O şöyle dedi:
“Ashabı Kehf, Mehdi’nin yardımcıları olacaktır.”
İmam Ebu İshak Salebi Kur’an tefsirinin Ehli Kehf Kıssasını anlatırken diyor ki:
“Mehdi çıktığı zaman, Ehli Kehf’e gidip selam verince, Allah onları
diriltecek ve Mehdi’nin yanında yerlerini alacaklardır. Daha sonra
yattıkları yere dönüp kıyamete kadar da kalkmazlar.”
(Kitabü’l-Burhan, VI. Bölüm)
Yani demek ki, zamanda kayboldular, onlar ileri bir zamanda, zamanda
yolculuk Keşfoldu ve, İlk Yolcular, bu Ashabı Kehf denen kimseler, ve
onlar zamanın içinde kayboldular, ve zamanın içinde gezinirkenn Mehdi
vaktine de gelip geçecekler, sonra tekrar o zamanlarinada geri
vardıklarında, bu zaman yolculuğu keşfini tamamlayacaklar. Mehdi
vaktinde çıkacak olmaları ise, bu işin temellerinin Mehdi vaktinde
atılacağını gösteriyor, onlar bize bunun yolunu gösterecekler, bu konuda
. Onlar zamanda kaybolanlar, ve zamanın 7 parçacığının ismi onların
ismi. Ve bu konuya şu açıklama ve tiyo ilede, bu haftaki vazımızı
Hitama erdireceğiz. ve insan bedeni kainatın prototipi olunca, elim
ayağıma uzanmak için, uzandığında kaç saniye geçiyor ise, yahut Elin ile
başına varmak ve başındaki saçına dokunmak için geçen zaman aralığı kaç
saniye ise, insanlarda zman ve mekanda yolculuk, yani kainatın bir
ucundan bir ucuna gidecek bir yolcunun yapacağı yolculuktaki geçirdiği
ve geçireceği zaman, bu zaman aralığı kadar olmalı ki, zamanda ve
mekanda yolculuk olabilsin, zamanında gitmek istedigi yerine
varabilsin. Böyle Hız yapabilecek bir araç lazım, onun isminede Burak
deniyor. Masanda bir bardak var, Ve sen o bardak ile kahve içeceksin,
kahve bardağına elin varmadan önce, bakışın bardağa varıp geri dönüyor,
varip geri dönüyor, ondan sonra elin bardağa uzanıyor, bir bakiş ve
dalga ile bardağın yeri tespit ediliyor ve dalaga ve sinyal geri
dönüyor, sonra elin bardaga gidiyor, tiyo aldınız mı? yani aracın içinde
öyle bir sistem olacak ki, önce oraya bir dalga sinyal gönderecek, ve
oradan doğru cevap alınca, araç oraya gidecek, elin onu gördükten sonra
bardağa uzanacak yani, ve bu zamanın parçalarını keşfedecek olan bilim
adamına yardımcı olalım biraz da, ve bir karateci Karete yaparken,
hasmından gelen bir harekete karşı koymak için yaptığı kontratakta, daha
yumruk gelmeden, onu önleyecek bir atak yapması için, İçinde Bir His
oluşuyor, ve onun vücudu, o yumruktan önce davranıyor ve kontraatak
yapiyor, o hareketten önce davranıyor, İşte bu kontratak yaptıran
biyolojideki parçacık, ya da mikrobiyoloji, yani kainatın içindeki
zaman parçalarından bir parçayı temsil ediyor.
Bunu bilen bulan bilim adamı, diğer parçaları da bulacaktır zaten. Ama
bunun tehlikesi, işte Deccal vaktinde, bunun deccalın bulacağı. Biz bunu
verdik de, Bizimkiler hala uyuyor, bunu bilip bulacak olan da Deccal
aleyhillane olacak, Ona yol göstermiş olduk, ve o da zamanı durdurup o
zman bir gün 1000 Gün Gibi zaman olacak dedikleri vakti erişeceğiz,
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Deccal çıkınca, kırk gün aranızda kalır, ve onun yani Deccalin, birinci
günü bir senedir, ikinci günü bir ay, üçüncü günü bir hafta, dördüncü
günü bir gündür.”
( Hadis-i Şerif , Sahîh-i Muslim,Fethu’l-Kadîr, 1/156)
işte Rabbim o vakitte Sizlere Mehdi ile yardım etsin. iyilerin
yardımcısı sadece İyiler değildir, Bazen kötülerde İyilere yardım eder,
burada Deccal da, bizim bu sistemi keşfetmemize yardım edecek olan adam
olacak, o bizim için buluverecek inşallah, Aynen geçen hafta
anlattığımız firavuna Musa’nın : “benim rabbim yemez içmez sıçmaz”
demesi üzerine Yemeden içmeden sıçmadan Duran Firavun’un istidraç
ederekten Nil nehrini istidrac ile ters arktırdığı gibi, yani tetikleme
kuvveti, Biz de buradan deccalın zaman yolculuğunu keşfetmesini
tetiklemiş olacağız, ve zamanın parçalarını bulunca, zamanı durduracak
ve onu tekrar geri çalıştırması da basit bir şey değil, bu doğrultuda
çalıştırmasını bilmiyor ki, arayıp da bulana kadar onu geri çalıştırmayı
1000 gün geçmiş olacak, 3 yıl gibi bir süre, 3 yıl içinde bulacak ve
tekrar zamanı geri çalıştırmayı, zaman durunca, Nammazlari ne yapacagiz
diye soran asdhaba Hz. MuhAammed cevaben
Bunun üzerine ashaptan birisi: ‘Bir sene kadar uzun olacak günde sadece
beş vakit namaz kılmak yetecek midir?’ diye sormuş, Hz. Peygamber de
cevabında: ‘Hayır, (vakit) takdirinde bulununuz.’ buyurmuştur.
yani demekki vakit takdiri hesabui yapmamiz lazimmiş yani sabah ile
öglen arasina şu günleri ölcü alipda ortalama olarak 5 saat dersek,
ögle ile ikindi arasi 4 saat, ikindi akşam arasi 3 saat ve akşam ile
yatsi arasida 1,5 sat olarak biliyoruz, ondan östeside sabaha kadar
olan vakit yani bunlari topla 24 den cikar, oda yatsidan sabah kadar
olan vakit, ve saaatler kople durarsa, kum saati işimize yaryacakdir
onun durmasi diye birşey olmaz, bunu ölcü alip namazlarimizi kilmmaz
kifayet edecekdir yani.
Bazen kötüler de iyilere yardım eder, bazı kötü sandıklarımız bazen
iyidir, her şerde de bir iylik bulunmuyormu han, bulunuyor, Her icad ve
şey bulunup keşfolamk icin işde vakit istiyor ve sabır istiyor
kardeşim.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
قَالَ يَا أَيُّهَا المَلَأُ أَيُّكُمْ يَأْتِينِي بِعَرْشِهَا قَبْلَ أَن
يَأْتُونِي مُسْلِمِينَ قَالَ عِفْريتٌ مِّنَ الْجِنِّ أَنَا آتِيكَ بِهِ
قَبْلَ أَن تَقُومَ مِن مَّقَامِكَ وَإِنِّي عَلَيْهِ لَقَوِيٌّ أَمِينٌ
قَالَ الَّذِي عِندَهُ عِلْمٌ مِّنَ الْكِتَابِ أَنَا آتِيكَ بِهِ قَبْلَ
أَن يَرْتَدَّ إِلَيْكَ طَرْفُكَ فَلَمَّا رَآهُ مُسْتَقِرًّا عِندَهُ
قَالَ هَذَا مِن فَضْلِ رَبِّي لِيَبْلُوَنِي أَأَشْكُرُ أَمْ أَكْفُرُ
وَمَن شَكَرَ فَإِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهِ وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ رَبِّي
غَنِيٌّ كَرِيمٌ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Kâle yâ eyyuhâl meleu eyyekum ye’tînî bi arşihâ kable en ye’tûnî
muslimîn. Kâle ıfrîtun minel cinni ene âtîke bihî kable en tekûme min
makâmike ve innî aleyhi le kaviyyun emîn. Kâlellezî indehu ilmun minel
kitâbi ene âtîke bihî kable en yertedde ileyke tarfuke, fe lemmâ raâhu
mustekırran indehu kâle hâzâ min fadlı rabbî, li yebluvenî e eşkur em
ekfur(ekfuru), ve men şekere fe innemâ yeşkuru li nefsihî ve men kefere
fe inne rabbî ganiyyun kerîm.
Meali :
Hz Süylemn mektubunda belkisa dediki : bak müslüman ol (benim allahima
inan ki, benim allahimin kitabindaki verdigi ilim ile biz ) sen gelmeden
biz senin tahtini buraya getirmiş olacagiz. (Belkisa)ve Canlilardan bir
fert dediki sen daha makamindan kalkmadan bene onu buraya getirim bu
gücü bildigime inaniyorum dedi.ve orada onun yaninda kitapdaki bir ilim
ile onu ve o daha geri dönmeden omnun tahtini ona getirdi ve bunu gören
belksin bu ancak rabbin fazli ilimidir dedi ve iman etti,( yani önce
belkisi getirdi ve, daha belkis geri dönmedende tahtini onun yanin
getirdi ki, mucize gibi oldu, onun yaninda. yani iim ile ve ilim ise
Işinlanma ilmi işte.
(Sadakallahul Aziym NEML Suresi 38,39, 40. ayet)
Belkisin tahtının ışınlanması meselesinde de Kur’an’da geçen ayet de
diyor ki kitaptan bilgisi olan birisi bunu alıp getirdi diye tarif
ediyor, ilim sahibi kimse, yani aklını çalıştıran, aklını çalıştıran bir
adam bunu yapacak diye tarif ediyor, O zaman Süleyman Aleyhisselam
geçmişte mi yaşadı yoksa, ışınlanmanın keşfe olduğu vakit olan gelecekte
mi yaşadı. zaman nasıl bir şey o zaman. Süleyman Aleyhisselam mi önce
Muhammed mi önce? Süleyman Aleyhisselam gelecek de mi, geçmişte mi?
teknoloji geçmişte mi vardı, gelecekte mi var, şu anda bizim vaktimizde
mi? ve Süleyman Aleyhisselam bu teknolojiye erdiyse, o zaman Süleyman
aleyhis selam gelecekte yaşamış olması lazım değil mi? o zaman Kuranı
Kerim bize geçmişten mi bahsediyor? yoksa Gelecekten mi bahsediyor?
Zamanin parçalarına bulup zamanı da bu vakitte durduracak olan Deccal
vakti bu vakit ise, onun ZIDDI veya EZVACI olan Hz MEhdi de Bu vakite
kaim demek olur. o zaman altın çağ da bu Vakit demek ki. Daha sizler
hangi cennet ararsınız, hangi Altınçaği ararsınız? Kuran da ki yeryüzüne
Salih kullarım hakim olacak, varis olacak buyurdu cenabi mevla, Mehdi
ile onun Asahbi vaktinde de, İyiler olduğu gibi, kötüler de var, Cennet
burada olduğu gibi, cehennem ve cehennemlikler de burada var. cehennemi
dolduranlar cehennemlikler, cenneti dolduranlar da cennetlikler.
cehennemliklere cehennemde yaşayacak yer varsa, o zaman onlarda burada
yaşayorlar zaten, onlar bir grupta, Bizler de başka bir grubuz.
Ve son noktayı da yine kader ve senaryo yazma meselesiyle koyalım. ve
kader bahsi ve Kadir Gecesi. Yani karar gecesi. ve senin karar ve Kadir
kitabının. yani kader kitabının indiği gece. ve bunu Hocanın Birisi
diyor ki: Eger bir ayeti sen duymadin ve ögrenmedin ise, o ayet sana
henüz inmedi daha, o ayeti bilmiyorsan yaşamadıysan henüz san inmedi,
sonra herkesyani başka Hayatlar insanlara bu ayet ayri ayri binlerce
kere her gün her inmekde diyor, yani Kur’an her anyeninden inzal olup
iniyor. Kadir Gecesi her an ve her gün diyor. Halbuki Kadir Gecesi bir
gece, karar gecesi, bu gece senin bütün senaryonun sana teslim olduğu
geceye Kadir Gecesi diyoruz, Senin hakkında yapacağın edecgin herşeyin
icinde yazili olan kader kitabin yada seneryo kitabin, hayat kitabin,
senin senaryo kitabin yazilmiş bitirilmiş, Ve artık oynaman için sana
teslim olduğu gece, Kadir Gecesi, senin Kadir Gecen. o bir gece, ve
senaryondaki 50. sayfadaki yazani 50. sayfanı, mesela 20 yaşınin 6 ay
sonrasind ve 21 gecesindde okumuş olman, o kader kitabınin 1 defa da
ve baştan sana verilmiş seryo kitabin olmasına, ve bir gecede
indirilmiş olmasına engel değil. Çünkü kitabın bütünü Sana verildi ki,
sen kitabını okumaya başladığın zaman, o Sayfaya gelip de, o 20 yaşınin
altıncı ayında 21. gecesinde okumuş olman bunu degiştirmez yani. karar
kitabının senin hakkında verilen kararların bulunduğu kitabın, bir defa
inmesine engel değil, senin onu hemen 3 ayda, yahut 6 ayda, yahut 21
senede, yada 40 yaşına kadar okumuş olman bunu degiştrimez yani.
Ve bu çağ, Altınçağ demektir,
Rabbim gönüllerinizin bir köşesine, bir odasına, Mehdi’nin kim olduğunu
Nakşetsin de, kalbinizden ve içinizden o nun kim olduğunu bilin, fakat
dışınıza vurmayın O nun kim olduğunu, dışınızdan söylemeyin, ibraz
etmeyin ki, hedef tahtası olaraktan, oklarının hedefi olacak kimse
olaraktan, o nu hedef göstermeyin kimseye.
————
DiPNOTLAR:
[1] kozmikanafor com/isik-renk-algimiz
–oOo—
أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ
”Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! ‘
وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Ve âhıru da’vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.
سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve
etûbu ileyk.
–OoO–
Kar©glan
Başağaçlı Raşit Tunca
Schrems, 6 Ocak 2019 Pazar
Original Kar © glan
Sessiz Zehirin – ve internetin Sesi ve Onun Şifası Olan – Radyo Karoglan
Ocak – Şubat – Mart – Nisan – Mayıs – Haziran
Temmuz – Ağustos – Eylül – Ekim – Kasım – Aralık
1 Senede/12 Ay
Pazartesi – Salı – Çarşamba – Perşembe – Cuma – Cumartesi – Pazar
1 Yılda/365 Gün
7 Günde/24 Saat
Vaaz – Dini Sohbet – Tasavvuf Sohbetleri – Radyo Karoglanda
RADYO KAROGLAN
Sessiz Zehirin – ve internetin Sesi ve Onun Şifası Olan – Radyo Karoglan